Su temasına dair yazı yazmamış istenmiş bu günkü yazımızda. Su ile ilgili o kadar çok yazacak şey var ki... Yaşamın özü su, dünyanın yaşanılır yer olmasının nedeni su, Marsta
hayat varmış denilebilmesi için aranan şey su, üzerinde yaşadığımız toprakların bereketinin asıl nedeni su, bir çeşit enerji kaynağı görülerek bir bir gasp edilen derelerin, nehirlerin oluşumu su ve anne karnındaki bebeğin içinde geliştiği şey yine su...
hayat varmış denilebilmesi için aranan şey su, üzerinde yaşadığımız toprakların bereketinin asıl nedeni su, bir çeşit enerji kaynağı görülerek bir bir gasp edilen derelerin, nehirlerin oluşumu su ve anne karnındaki bebeğin içinde geliştiği şey yine su...
Bunların hepsi üzerine yığınla yazı yazılır, kiii diğer blog yazarları bazılarını ele almış da olabilir. Ama ben şimdi farklı bir şey yazacağım su ile ilgili. İçme suyu ile ilgili... Malum biz İstanbul sakinleri çeşmeden su içmiyoruz. Kendimi bildim bileli damacanalarla satın alıyoruz. Çocukluğumda hasır sepet içinde cam damacanalarda satılır, sırlı küplere boşaltılarak saklanırdı. Şimdi plastik damacana ile satılıyor aynı damacanada da saklanıyor mutfaklarda.
Efendim, bir akşam üzeri mutfakta Seher ile birlikte yemek hazırlığı yapıyoruz. Yemekler pişerken sofrayı kuruyor bir yandan Seher. Tam o sırada damacadaki suyun bir sürahilik kadar kaldığını görüyor.
- Suyunuz bitmiş Mine yenge. Su istemek lazım, diyor. Ben de kurabiye hamuru ile uğraştığımdan,
- Ellerim yağlı, sana zahmet telefonumda kayıtlı arayıp ister misin? diyorum ama su istasyonunun adı aklıma gelmiyor. Bunun üzerine;
- Valla ismini hatırlayamadım, bilmemne su olacaktı, rehbere bir bakıver sonunda su yazan kayıtlı numarayı ara, diyorum.
Seher
doğal olarak rehbere kayıtlı olan isimlere bakıyor bir bir. Sonunda su olan bir isim
arıyor. Benim balık hafıza yüzünden hepsi. Bir yandan tabakları salona içeriye
götürüyor bir yandan telefonda isim arıyor. Sonunda buluyor. Pınar Pelinsu! Numarayı çeviriyor ve;
- Pınar Pelinsu'mu? diyor.
- Evet buyurun diyor telefona çıkan kişi.
- Bize bir su gönderebilir misiniz lütfen, diye kibarca
ricada bulunuyor.
Telefonun diğer ucundaki kişiden bir;
- Hıı? Sesi geliyor ve çat telefonu kapatıyor.
Seher şaşkın bir halde yanıma gelip;
- Ya ben sucuyu aradım ama Hıı? Diyerek yüzüme kapattı
telefonu, lütfen sen arar mısın? Benim sesimi beğenmediler galiba… diyerek
telefonu bana veriyor. Tekrar içeriye gidiyor. Nereyi, kimi aradığını
bilmediğimden;
- Aaa, terbiyesizler niye şimdi böyle birşey yaptılar ki? diyorum Seher'in arkasından. Ellerimi yıkayıp telefonu alıyorum ve o anda aniden ismini anımsadığım Selensu’nun
telefonunu bulup arıyorum.
- İyi günler Selensu mu? Bir su rica edecektim. “diyorum.
Adresi veriyorum, telefonu kapatıyorum.
Seher yanıma tekrar geldiğinde
- Selensu’yu aradım, bir şey demediler bana. suyu
gönderecekler diyorum.” İşte o anda Seher olduğu yerde kalıyor ve;
- Selensu mu? Ama ben Pınar Pelinsu’yu aramıştım! derken ikimizde donup kalıyoruz.
Pelinsu oğlumun ilkokul sınıf arkadaşı, Pınar ise annesi. Ve ben o yıllarda sınıf annesiyim üstelik. Önce şoka giriyorum sonra gülmekten kendime
gelemiyorum. Seher çok kızgın tabi ki.
- Yani aşk olsun sana, kadıncağızı telefon sapıkları gibi
arayıp alay edercesine bize su gönderir misiniz? dedim. Ya okula gittiğimde kadınla
karşılaşırsam yüzüne bakamam! diyor bana. çocuklarımız aynı okulda olduğundan ikimizde sık sık okula gidiyoruz. Velilerin çoğunluğuyla tanışıyoruz bu yüzden.
- Ayol asıl ben nasıl bakacağım. Üstelik sınıf annesiyim, diyorum ama gülmekten katılıyorum bir yandan. Seher elindeki bezleri kafama
fırlatıyor.
- Gülme ben rezil oldum, sen gülüyorsun, diyor.
Sonunda biraz sakinleşip, gülmekten yayılan ağzımı elimle düzeltmeye çabalıyorum. Pınar hanımı arıyorum.
- Pınar hanım, ben Mine. Az önce bir yanlışlık oldu. Benim
telefonumda kayıtlı olan Selensu yerine
Pelinsu’yu aramış eltim.. Hem onun adına
hem de kendi adıma çok özür dilerim. diyorum. Pınar hanım çok tatlı biri
olduğundan önceki telefona bozulmasına rağmen o da başlıyor gülmeye.
- Olur böyle şeyler
Mine hanımcığım, ben de önce afalladım ama sonra anladım yanlışlık olduğunu diyerek olayı tatlıya bağlıyoruz. Tabi bu durumdan asla oğlumun
haberi olmuyor yoksa dilinden kurtulamazdık maazallah… Seher'le bir arada yemek yaparken su bitmiş ise aklımıza geliverir bu anımız. Pelinsu muydu? Selensu muydu arayıp bir su istesek mi der güleriz.
#blogfırtınası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder