3 Aralık 2013 Salı

1. GÜN “Bir varmış, bir yokmuş”

Bir varmış bir yokmuş… Bendenizin yüreği, uzun zamandır ara verdiğim yazma tutkusuna geri dönmeye karar vermiş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir tesadüf #blogfırtınası http://tamamenatiyorum.com/2013/11/30/blog-firtinasi/ ile yollarım kesişmiş… veee içimdeki yaramaz hınzır neden olmasın demişşş… Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken çoook eskilerden bir güzel masal anılarıma düşüvermiş…

Efendim, çocuklarım küçükken onlara her akşam masallar okurdum kitaplardan. Kitaplar bitince bildiğim masalları anlattım. Tekrar, tekrar anlattım. Ama günü geldi tükendi kitaplardan okuduklarım ve anneciğimin biz küçükken bize anlattığı masallar. Bunun üzerine yepyeni bir masal anlatmaya başladım onlara. Kızımın oyuncakları arasında bulunan yaklaşık 5 cm. lik kavuniçi, kollarını iki yana açmış, sert plastikten bir bebek gözüme çarptı. Ve o akşam çocuklara; size yeni bir masal anlatacağım, bu sosis bebekle ilgili bir masal. Dedim ve bebeği gösterdim. Adı neden sosis bebek sormayın. O anda aklıma bu geldi. Bebeğin rengi ve küçük oluşundan altbeyin bunu çağrıştırdı aceleyle sanırım. Çocuklar hemen elimden alıp, heyecanla

-Hadi anne anlat, demeye başladılar. 

Ve böyle başladı sosis bebeğin masalı. Her akşam yepyeni macerası ile devam etti. Maceranın en heyecanlı yerinde devamı yarın akşam diyerek bitirdim. Tüm ısrarlara rağmen gülümseyerek iyi geceler dedim. Masal boyunca bu minik bebek yani yeni ismi ile sosis bebek ellerinde dururdu. Sırayla el değiştirirdi. Biraz abi, biraz kardeş… Neler yaşamadı ki o sosis bebek, oyuncak toptancısında anne ve babası ile oyuncak evlerinde yaşarken, bir gün diğer oyuncaklarla tanışmak için dışarı çıktığında evlerinin içinde anne ve babası ile birlikte satılması ile başladı macerası. Anne ve babasını bulmak uğruna çıktığı yolda başına gelenler, yaşadığı olaylar, edindiği arkadaşlar, maceralar, sevinçler, üzüntüler, önemli büyük dersler… Uzun bir zamandan sonra kavuştu anne ve babasına tabiki. Masalda bitti. 

Yıllar yıllar sonra çocuklarım büyüdü. Oyuncakları oyuncak sepetinde hala daha özenle durur. Misafir çocuk gelirse çıkartılır gidince tekrar kapaklı sepetlerine geri konulur. İşte böyle bir misafir çocuk için çıkartılmış oyuncaklar arasından nasıl olduysa bu sosis bebek halının üzerinde kalmış. Oğlum bebeği görünce hazine bulmuş gibi mutfağa yanıma geldi. Sosis bebeği burnumun dibine dayarcasına;

-Anne bak ne buldum. Hatırlıyor musun dedi?

-İlahi deli oğlan, nerden buldun onu? Asıl sen hatırlıyor musun? Dedim.

Bu heyecanlı konuşmayı duyan kızım durur mu hiç, hemen yanımıza geldi.

-Aaaa! bu sosis bebek değil mi? Versene abi diyerek atıldı.

Bunca zamandan sonra sanki bir akrabamızı bulmuş gibi üçümüzde mutluyduk ve sevgi dolu sırıtışlarla birbirimize bakıyorduk. Bakalım ne kadar hatırlıyorlar diye sınamak istedim onları.

-Neler hatırlıyorsunuz anlattıklarımdan? dedim. 

Kızım çok derin hatırlamamasına rağmen hissettiklerini ve anılarındaki kırık dökük hatırladıklarını aktardı. Eh kız haklı tabi henüz 1,5 veya 2 yaşındaydı. abisi 5 veya 5,5 yaşındaydı. Bu yüzden daha net hatırlıyordu bazı şeyleri. Deli çocuklar tutturmazlar mı hadi anne anlatsana yine diye. Ayol geceler boyu nasıl bir hayal dünyası ile anlattıysam bitmek bilmeyen maceraları nasıl tekrar anlatayım size. Evet hepsini hatırlıyorum hala ama sizin masal dinleyecek yaşınız çoktan geçti be güzellerim. Kısmet olursa torunlara artık desem de ikisi de ama anne diyecek oldular, ben kaşlarımı kaldırınca da ikisi de küstük diyerek mutfaktan çıktılar. Çıktılar çıkmasına da koridorda sosis bebek sende kalacak, bende kalacak didişmesine girdiler. Seslendim bende;


-Sırayla tutun odanızda. Bir gün sende bir gün diğerinizde… Abi 20, kızkardeş ise 17 yaşında. Sosis bebek hala bizimle, boyu hala 5 cm. kolları iki yana açık şekilde ve de 15 yaşında. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder