22 Nisan 2014 Salı

DAR HAYATLAR, DAR ODALAR...


Hiç tanımadığım, ilk kez gördüğüm insanların yüzüne bakarım. Kadın, erkek, genç, orta yaşlı, yaşlı fark etmez. Yüz hatlarını incelerim.  Konuşmalarını, mimiklerini, beden hareketlerini, kendilerini ifade edişlerini...
Sessiz sedasız casus gibi gözlemlerim. Sonra hemen ardından gözlemlediğim kişinin bebeklik ve çocukluk halini hayal ederim. İlkokuldaki hali gelir gözlerimin önüne, sonra gençliği... Aile içinden ziyade toplum içindeki var oluş sürecini canlandırırım zihnimde. Zamanım varsa peş peşe bir kaç kişiyi böyle gözlemleyerek deneyimler oluştururum. Zamanım yoksa dikkatimi çeken bir kişiyi analiz ederim hızlıca. Bu benim gizli dünyamdaki gizli odalarımdan biri sadece...

Tarihe ve tarihi yerlere, mekanlara ilgimde aynı derecede. Tarihle ilgili bilgileri okumaktan, izlemekten, dinlemekten büyük bir zevk alırım. Nerede bir tarihi yapı görsem, bir müze veya tarihle ilgili bir sergi vs görsem en vakitsiz zaman da bile olsam gözlerimle taramadan geçmem mutlaka. Vaktim var ise ya durup incelerim veya girip gezerim mutlaka.

Tıpkı insanları gözlemlediğim zamanlarda yaptığım gibi tarihte bahsi geçen olayları, kişileri, mekanları da gözlemlerken görünmeyini, bilinmeyeni hayal ederim. Bu hayal öğrendiklerimle sınırlı olmaz asla. O servis edilen, ezberletilen bilgi benim çıkış noktamdır sadece. Ben bilinenin ötesini hayal ederim. Hatta ismi, cismi varlığından bahsedilmeyenleri canlandırırım hayalimde. Bunlar halktır, tebadır, topluluktur, köledir belkide...Tarihte anlatılan bir olayın öncesini, sonrasını, gerçek çıkış noktasını düşünürüm. İncelediğim bir saray, bir konak bir anfitiyatro benim için bulunmaz bir hazinedir. Eğer birebir yakından gördüğüm bir mekan ise ve de zamanım var ise adeta yaşarım geçmişi. Bu korkunç zevkli bir deneyim oluyor benim için.

Diğer türlü yazılı veya görsel medyada rastladığım fotoğraflar aynı zevki vermese de onlar da görselliğimi zenginleştirmek, yeni fikirler üretmek için güzel fırsatlar sunuyor. Ancak bizzat birebir görüp incelediğim tarihi eserler orada yaşamış ruhlara dokunmama imkan veriyor. Diyelim ki terk edilmiş, eski ahşap bir köşkün önündeyim. İçeride ve dışarıda kimsenin olmadığı kesin ve net. Ancak buna rağmen pencereden biri bakacak olsa, balkona çıkmış bir veya birkaç kadın görsem, bahçede koşan bir çocuk, kapıdan çıkan veya eve giren bir erkek görsem, seslerini, konuşmalarını duysam hiç şaşırmayacağım bir durum yaşarım adeta. Hayal gücüm bana içeriden atılan bir kahkahanın sesini duyurur, hıçkırıkların, sessiz gözyaşlarının sesi yankılanır adeta boş odaların duvarlarında benim ruhuma ayna gibi yansır. Kavga veya ihanetin, acı  bir haberin sesleri karışır araya. Karşılıksız aşkın iç çekişleri, ahşap balkon korkuluklarını aşıp  bahçedeki sevgiliye inememiştir. Asırlık ağaçların dallarında asılı kalmıştır zamanın içinde. Bahçedeki ağaçlara bakarken ben görüp hissederim. Bu da gizli dünyamın bir başka odası...

Bir de temas ettiğim insanlarla ilgili odalarım var. Temas ettiğim insanlar deyince birebir iletişim kurduğum, bana yakın veya bana uzak kişiler. Uzun süreli veya bir seferlik iletişim kurduğum insanlar olabilirler. Onlarla ilgili hayal kurmam çünkü onlarla konuşurum, onları dinlerim, anlamaya çalışırım. Sonra oturur analiz raporu çıkartırım kendimce. Bu da başka bir gizli odamdır.  Bu odada kendimde varım mutlaka. Analiz raporunu kendime bir ayna yaparım yeri gelince. Kendi doğrularımı, yanlışlarımı çek ederim böylelikle.

Benim gibi kaç kişi vardır bu dünyada bilmiyorum. Ama ben kendimi seviyorum. Kendimle barışık ve mutluyum. Bunlar benim gizli odalarımdan bir ikisi sadece. Diğerleri bende gizli hala.

Şimdi gelelim konu başlığımıza... Girişi uzun tuttum ama biraz doluyum ondandır hoş görün artık. Yaşadığım ve gördüğümün sonucu yaptığım analizi açıklıyorum; 100 kişiden 75'i DAR HAYATLAR yaşamakta. Üstelik bilerek veya bilmeyerek DAR ODALAR içerisinde yaşamaya çalıştıklarını çok rahat söyleyebilirim. Abarttığımı zannedebilirsiniz ama aslında az bile söyledim  88'i demeliydim.

Kiminin para sıkıntısı yok ancak kendini geliştirmemiş paranın getirdiği gücün arkasına sığınmış, kiminin para sıkıntısı çok bu yüzden parasızlığın arkasına sığınarak kendini geliştirmekten kaçmış. Kimi de her yolu denemeye çalışmış ama bir türlü gelişim için doğru yolu, doğru yöntemi bulamamış. Geliştirmekten kastımın salt okumak, diplomalar almak demek olmadığını belirtmeme gerek yok di mi? Biraz açarsam; araştıran, sorgulayan, daha iyi nasıl olur diyen, sadece kendi için istemeyen, insanı insan olarak kabul ederek yaklaşan, tüm nefsi duygularını (bencillik, kıskançlık, tembellik, açgözlülük vs. vs.) kontrol edebilen ve aynı zamanda doğru olana yönlendirebilen, başta kendine saygı sonra karşısındakine saygı duyabilen, elimden gelen bu kadar demeyip çare arayan ve üretebilen. Hayata tek bir pencereden bakmakla yetinmeyen. Dünyaya geliş amacını sorgulayan, kendi ve tüm yaratılmışlarla barışık olandır kasdettiğim.

Yaşamımızın içerisinde bir yerlerde mutlaka dar bir hayatımız olur. Ben de "Dar Hayatımdan" günü gelince, sayısı bende saklı olan gizli odalarımı karıştırarak elde ettiklerimle çıktım. Çok rahatlıkla söyleyebiliyorum ki dar hayatları dar odalarda yaşamayı seçenler yaşamakta. Kendilerini orada yaşamaya mahkum edenlerin neler yaşadıklarını, neler düşündüklerini görüyor ve biliyorum. Hayatlarını tek bir penceresi olan küçük bir odaya hapsedenler, üzerlerine kapanmış olan kapının aslında kilitli olmamasına rağmen içeriden kilitlemeye çalışanlar bilmeden dar hayatı seçmiş oluyorlarİşin kolayına kaçanlar, kendilerini geliştirip, kendilerini aşmayanlar, bakış açılarını değiştirmeyen veya değiştiremeyenler, aynaya bakmayanlar, bir şey olduklarını zannedip aslında bir toz zerresi kadar önem arzetmeyenler... Ve tüm bunların içinde debelenip duran kısır insanlar... Bilseniz yaşam kendinizi dar odalara hapsetmenize, dar hayatlar sürmenize harcanmayacak kadar kısa ve güzelliklerle dolu. Üstelik acısıyla, tatlısıyla her gün kendi içinde özel eğer fark edilebilirse. Bu fark edişi şükürle de tamamlayabiliyor iseniz bu özel güzellik gerçektir ve doğrudur.

Sonuç olarak bir süredir Dar hayatlar yaşayan insanları gördükçe ne kadar geniş bir hayat sürdüğümü fark ettim. Bir de alabildiğine özgür olduğumu.

Ben buradayım, ben oradayım, ben yanıbaşınızdayım, ben her yerdeyim... Bakmasını bilen görmesini ve duymasını da bilir...

Sağlık ve mutlulukla kalın...