2 Ağustos 2014 Cumartesi

KÜÇÜK MÜ? BÜYÜK MÜ? KARARSIZ KALDIM...

Bayram sonrası Perşembe günü ofiste bir misafirimiz vardı. Ali'nin kızı. Daha önce de gelmişti ofise bir kaç kez. İşlerin yoğunluğundan olsa gerek fazla sohbet edememiştik. Bayram sonrası olduğu için fazla işim yoktu öğleden önce. Bu yüzden Defne sık sık yanıma geldi. Bana bilgisayarda oynadığı oyunları gösterdi. Nasıl oynandığını anlattı. Beraber oynadık bazılarını. Sonra çizdiği bir resmi gösterdi, nasıl olmuş diye. Bir masa üzerinde yiyecekler, annesi, yanında kendi sonra da babası ve en kenarda birkaç katlı ev. Masayı yapmasının nedeni bayramda yemeği bahçede yemişler onun için yapmış. Bıcır bıcır birşey. 1. sınıfa geçmiş. Okuyup yazabiliyor aynı zamanda. Öğle yemeğinden sonra çaylarımızı alıp salona geçtim. Çünkü salonda klima var, en serin yer orası.  Ali'nin masası da orada. Defne babasının yanındaki masaya geçip bana;

-Sizin patronunuz babam mı? diye sordu. Ben de;

-Hayır, baban Emine ablanın patronu benim patronum burada yok dedim.

-O zaman sizin patronunuz ben olayım olur mu? dedi.

-Sen benim patronum değil patroniçem olursun ancak dedim. Şaşırdı ve güldü.

-Patroniçem mi? Patron-içem diye heceledi ve güldü kıs kıs.

Çayım bittiğinde odama geçtim tabi patroniçem de hemen yanıma geldi. Öğle yemeği esnasında kargo ile beklediğim evraklarım da gelmişti. Eh artık çalışmaya başlayabilirdim. Tam kargo poşetini yırtıp evrakları masanın üzerine koymuştum ki Defne'cik;

-Şimdi sen çalışacak mısın yani? Peki ben ne yapacağım? Çalışmasan olmaz mı? diye sordu.

-Sevgili patroniçem siz de çalışabilirsiniz.

-Nasıl yani? ne yapacağım peki? diye merakla sordu.

Önümde müsvedde kağıtlar vardı. resim çizmeye meraklı olduğunu tahmin ettiğimden biraz da benim özellikle çocukların çizdiği resimlere karşı hassasiyetim olduğundan onu resme yönlendirdim.

-Patroniçem, şimdi sizinle bir proje çalışması yapalım ne dersiniz? Örneğin siz bir park projesi çizin ben de onu mimarlara mühendislere göndereyim. Onlarda hemen yapmaya başlasınlar. Nasıl uygun mudur sizce de? diye sordum. Defne'nin gözleri parladı anında.

-Gerçekten gönderir misin? Yaparlar mı? diye aralıksız sormaya başladı. Tekrar tekrar. Ben de;

-Sen bir çiz bakalım, elbette göndeririz, onlar incelerler önce sonra uygun görürlerse yaparlar dedim.
hemen kağıtları, kurşun kalemlerimi aldı.

-Ben bir park çizeceğim ama engelliler için çizilmiş bir park olacak. Ammaaa bu parkta engelli engelsiz tüm çocuklar her şeye binebilecekler. Tamam mı? diye fikrini söyledi, benden onay istedi. Şaşırmadım dersem yalan olur. Elimdekileri bırakıp birden yüzüne şöyle bir baktım.

-Ciddi misin Defne? dedim.

-Evet ciddiyim. Asıl sen bunları gönderecek misin? mimarlar yapacak mı? diye tekrar sordu.

-Sevgili patroniçem siz çizin korkmayın dedim.

Bir kaç dakika içinde resmini çizmişti bile. Üstüne de bir yazı yazmıştı. İşte bitti bile diyerek önüme koyuverdi. Sadece çizgiler. Ortada bildiğimiz bir park yoktu. Sadece salıncağa benzer bir şey vardı. Ve çizgi devam ediyordu.



-Bu nasıl bir park patroniçem dedim.

-Bu park engelli çocuklarında oynayabileceği bir park Bak anlatayım, bu bir salıncak, sesle komut veriliyor. Hızlan dediğinde hızlanıyor, sallan dediğinde sallanıyor. Kaydırak dediğinde sallandığın koltuk yukarı çıkıp kaydırağın en tepesine çıkıyor ve kay dediğinde kayıyor. İstersen oradan havuz derse çocuğu havuza götürüyor.

Elbette şok oldum. Bir an için bu parkı hayalimde canlandırdım. Müthiş bir görüntü. Teknoloji ile mekaniğin birleşmesinden doğan ilginç bir çocuk parkı. Defne bu parkı sadece engelliler için değil engelsizlerin de kullanması için planlamış ve çizmiş. Resmin sağ alt köşesine adını yazıp imzaladı. Peki mesleğim ne olsun diye sordu. Babam gibi mali müşavir yazayım mı diye sordu. Yok dedim, mimar mühendis yazman daha doğru olur ne dersin? Pek bir sevindi. Mühendis mimar yazdı isminin üstüne. Birde tarih attık.
Bir resim daha yapmak istiyorum dedi. Hani şu kafalarında saç olmayan hastalar var ya onlar ve yaşlılar için.
Bir şok daha geçirdim. Kanser hastaları ve yaşlılar için bir proje daha düşünüyormuş.

-Elbette yapabirsiniz patroniçem dedim.

Resmi çizdi bitirdi yine çabucak.

-Onlar için büyük bir ev yapsınlar istiyorum. Kocaman kocaman odaları olsun. Rahat rahat, geniş geniş yatsınlar yataklarında. Hemen iyileşirler o zaman.

Resmin üstüne yine kısacık bir yazı yazdı.



Çizgileri oldukça basit ve sade idi. Ama bu basit çizgilerle çok büyük anlatımlar ve zengin bir dünya bakışı sunuyordu.

-Defne senin tanıdığın bir engelli var mı yakınlarında? Veya saçları dökülmüş hasta veya yatakta yatan yaşlı bir hasta?

-Yok! dedi. Bunları gönderecek misin onlara? diye yineledi sorusunu.

-Elbette göndereceğim. dedim.

Hoplaya zıplaya babasının yanına gitti. Resimlere uzun uzun baktım. Büyük insanların küçük akılları, korkak yürekleri var, küçük insanların ise kocaman yürekleri ve akılları. Üstelik onlar ayrımcılık nedir bilmiyor ve yapmıyorlar. Engelli engelsiz herkesi aynı parkta buluşturup birlikte oynayabilsinler istiyorlar.

Bir de yurdum insanlarına bakıyorum. Nasıl bir ayrıştırma, ötekileştirme girdabındalar farkında değiller. Kabul ettirilmeye çalışılan fikirleri öyle bir benimsiyorlar ki işin ucu nereye varacak fazla düşünmeden en kuvvetli savunucuları olup çıkıyorlar bu dibsiz fikirlerin. İnsana insan olarak yaklaşmadan, sen siyahsın, sen beyazsın muamelesi yapılıyor. Siyahlar beyazlara, beyazlar siyahlara üstelik. Bu durumda kim siyah, kim beyaz birbirine karışmış oluyor. Onlar bunları, bunlar onları derken hangi taraf onlar, hangi taraf bunlar tanımlaması da yetersiz kalıyor.

Bir çocuktan alınan ders karşısında kim küçük, kim büyük kararsız kaldım. Siz ne dersiniz? Boş işlerin boş bakanları, boş konuşanları gereksiz şeylerde ahkam kesip duranlar biraz aklınızı kullanmayı deneseniz diyorum. Belki sizinde çocukluğunuzdan kalma böylesi dürüst ve güzel fikirleriniz hala beyin kıvrımlarınızın bir yerlerinde kıvrılıp kalmıştır. İnsanlara, insanlığa faydalı ve yararlı şeylerin hayata geçmesine belki imkan sağlarsınız. Herkes bir şeylerin arkasına sığınmış afkurup duruyor insanlığın arkasına sığınmaya ne dersiniz?


Teşekkürler Defne patroniçem. Hayallerinin gerçek olması dileklerimle...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder