29 Ağustos 2014 Cuma

ÇOK ÖZEL VE GÜZEL BİR AŞK : PİA

Yaklaşık 2 yıl önce bu eve taşındığımızda apartmanın içinde bir minik kedi vardı. 4 kardeş olarak doğduktan sonra apartmana sığınmışlar. 3'ü ölmüş biri yaşamış. Ama nasıl sevimli, nasıl güzel bakıyor sevmemek imkansızdı. Çocukların ara sıra;

-Anne eve alalım mııı? sorularına hep 

-Hayır olmaz, evde bakamayız" yanıtı verdim. 

Açıkçası benim çocukluğumdan beri kedimiz, köpeğimiz, kuşumuz, balığımız, hatta tavuğumuz bile oldu evimizde. Kendimi bildim bileli kimi evin içinde kimi bahçede, kimi de balkonda olmak üzere evimizde bir hayvan mutlaka vardı. Eee ne var gayet normal diyebilirsiniz belki ama İstanbul'da doğup büyüyen birinin hele de apartman kültürü ile... Çocukluğumda genellikle 2-3 katlı bahçeli evlerde oturduk ama sonra ilkokul 2. sınıftan itibaren apartmanda oturduk hep. Apartman katında hayvan beslemek, bakmak öyle bahçeli evde bakmak kadar kolay değil. Evlendikten sonra da ilk olarak balığımız, sonra 2 kuşumuz, 2 tavşanımız, 2 pekin ördeğimiz ve bir sokak kedimiz oldu farklı zamanlarda ve de  hep kısa süreliğine. O zamanlarda ben de çalışmıyordum yani evde mutlaka biri vardı.Oya şimdi çalışıyorum bazen evde kimse olmayabiliyor.  Açıkçası sorumluğunu almaktan korkuyordum. Bu yüzden bu apartman kedisini sadece sevdik eve almadık.

Zaman içinde büyüdü bu kedicik. Ergenliğe erişir erişmez ilk yavrusunu dünyaya getirdi. Sonra tekrar, tekrar ve de tekrar doğumlar yaptı. Ama her seferinde yavrular mahallenin erkek kedileri (ki onlar muhtemelen de babaları) tarafından teker teker katledildiler. (Kediler dünyasında da malesef erkek egemonyası var) En son 3 tane yavrusu olmuş, 2 si yine katledilmiş bir tane kalmıştı. O da tıpkı annesinin kopyası olan bir yavru.

 Karşı komşum Kadriye hanım  Ramazandan önce benden bir ricada bulundu. 20 günlüğüne memlekete gideceğini, geçen sene kedi ve yavruları yüzünden gidemediğini bu sene gitmek istediğini söyledi. 

-Ben yokken anne kedi ile yavrusunu besler misin? diye sordu.


 
(Anne kedinin sevimli halleri. Adım attıkça kafasını ayağımızın üstüne koyarak "gitme beni sev" diye yol kesmesi. Herkese değil elbette sadece sevdiklerine karşı yapıyor bunu.)

Zaman zaman anne kediye ben de yiyecek veriyordum. Hatta kedisever komşularımız da ara ara veriyorlardı. Ama Kadriye hanım aksatmadan düzenli olarak 3 öğün veriyormuş meğer. Ancak kedisevmez komşularımız bu durumdan çok şikayetçiydiler. Önce apartmanın içinden attılar onu şimdi de bahçeden atmak istiyorlardı. Pireleniyormuşuz!... 

-Merak etme sen için rahat olarak git, elimden geldiğince onları besleyeceğim, dedim. 

Ertesi sabah gitmeden önce kapımı çaldı ve ağzına kadar yiyecekle dolu bir torba verdi. Kedilerin kuru maması, yemek kapları, sütler falan. Yani içimden pes demekle birlikte demek bu kadar sevilebiliyormuş bir sokak kedisi dedim. Üstelik Kadriye hanım bu kedi ile tanışmadan önce kedilerden korkan biri imiş. Şimdi kendi bile inanamıyor bu duruma.

Böylece sabah işe giderken akşam geldikten sonra kedilere yiyeceklerini vermeye başladım. Ancak gördüm ki sırf erkek kediler pusuda değilmiş, anne kedi de kalan tek yavrusuna tıslamaya başlamış. Eee 3,5 aylık oldun artık git kendi bölgeni belirle ve yaşa diyor aklı sıra. Yavru kedicik yiyeceğini zor bela yiyebiliyor. Güvenle yemesi için bir süre yanında bekliyordum. Baktım olacak gibi değil bir pire tasması aldım. En azından Kadriye gelinceye kadar apartmanın içinde veya evin içinde zaman zaman beslerim diye. Sonra gerisi geldi tabi. O bize biz ona aşık olduk. Ancak yine de eve kesin olarak almadan mahallemizdeki veterinere gittim bir sokak kedisini eve almanın ne gibi sakıncaları olduğunu, ne yapılması gerektiği hakkında sorular sordum.. Sağolsun doktor hanım çok yardımcı oldu. Ancak aşıları konusunda fazla bütçe ayıramayacağımı söyleyince elinden gelen tüm kolaylığı göstereceğini belirtti. Böylelikle yavru kedi akşam işten geldikten sonra artık eve alınmış oldu. 

İlk gün o da tedirgindi biz de. Kumunu hemen benimsedi. Yatağında uyuması için yatağının kenarında oturup 10-15 dk. onu okşayarak uyumasını sağlıyordum. Yoksa yatak odamın kapısının önünde ağlıyordu aç kapıyı diye.

Onun eve gelişi tam Ramazana denk geldiğinden ev halkı olarak bir yatıp bir kalkıyoruz. Zavallıcık sabah oldu modunda uyanıp oynamak istiyor. Bense yarı uyur vaziyette sahurdan sonra onu uyutma derdindeydim.  2. haftadan itibaren artık daha fazla direnemedim ve kedicik ayak ucumda yatar oldu. Eğer buna rağmen uyumuyorsa kendini koridorda buluyor biraz yalvarıyor sonra içeri tekrar alıyordum. O zaman kıvrılıp uyuyordu. 


Mutfakta kuralları en baştan koyduk ve taviz vermedik. Yani yemek yerken bizi rahatsız etmiyor, yemeklerimize yaklaşmıyor.

Artık öyle alıştı ki bizimle yaşamaya biz de onsuz evin ne kadar boş olacağını anladık. Sabahları beni uyandırmak için ayağıma dokunuyor, yalıyor. Gelip yüzüme bakıyor uyanmadıysam göz kapağıma dokunup kaçıyor. Bazen de pıtır pıtır odanın içinde bir oraya bir buraya koşup ses yapıyor ki uyanayım diye. Kızımın üzerinde zıplıyor, saçını çekiyor uyansın diye. Oğluma da aynı şekilde. Ama oğlum kedi çok hareketliyse odasına almıyor, sakin olduğunda kapısını açıyordu. Alıştı hemen kurala. Sonra kapı açık olsa da kapının önünde öylece duruyor. İçeriden "gel" daveti bekliyor. 



Kırmızı kumaştan oyun topu yaptım ona. En sevdiği oyuncağı bu. Her yere taşıyoruz onu. Gece yatağa bile onunla geliyor. Tıpkı köpeklerin fırlat-tut oyuncağını yakalayıp sahibine geri getirmesi gibi ben topu atıyorum o ağzına alıp geri bana getiriyor. Acayip bir başka davranışı da bizim dışarı çıkmak için hazırlandığımızı görünce o da dışarı çıkmak istiyorsa gidip taşıma çantasının içine girip kapısını patisi ile kapatıyor. Beni de dışarı çıkar diyor. Bir sokak kedisinden beklenmeyen davranışlar. 

Saçlambaç ve ebelemece oynuyor. Evet gerçekten saklambaç oynuyor. Buldum seni diye üstüne gidince de onunla o an kim oynuyorsa ebeleyerek hızlıca kaçıp tekrar saklanıyor. Oynamak istiyorsa gelip ikide birde patisi ile vurarak oynamak istiyorum diyor. Tıpkı küçük bir çocuk gibi.

İlle benimle yatıyor akşamları. Ben yatağa gitmediğim müddetçe asla gidip yatağa yatmıyor. Nereyi bulursa orada kıvrılıp uyuyor. 


Ve ne kadar derin uyursa uyusun ben ayağa kalktığım anda hooop o da kalkıp benim peşime düşüyor. Sonuç ben daha yatağa yatmadan o yerini almış beni bekliyor. :) 



Akşam eve gittiğimizde kapıdan girer girmez ayaklarımıza kafasını koyuyor. Etrafımızda dört dönüyor, kendince konuşuyor bizimle. Açıkçası eve en erken giden bu güzellikleri yaşıyor. Sonra gelenlere bu kadar fazla iltifat etmiyor minik haylaz. :) 

İyi ki bu sokak kedisini eve almışız. Evimize mutluluk getirdi. Artık 'o bir küçük hanfendü' ;)))

Anne kedi -ki ona herkes kendince bir isim takmış ben minnoş diyorum- meğer tekrar hamileymiş. biz Pia'mızı eve aldıktan hemen sonra bu kez 4 yavru dünyaya getirdi. Yine bahçedeler. Ama erkek kediler ne kadar izin verecek yaşamalarına belli değil. :(

Kedi sever komşularımız eve aldığımız, artık bizim kızımız olan PİA nın kardeşleri gibi ölmediğini bizim evde olduğunu öğrendiklerinde ciddi ciddi ne çok dua ettiler duyunca ben bile şaşırdım. Meğer ne çok seveni varmış kızımızın. Sayesinde bir sürü hayır dua aldık. 

Kedi besleyenlere çok tanıdık geliyordur yazdıklarım. Her anneye yavrusu ayrı güzel görünür. İstisnalar hariç tüm anneler kendi çocuklarının dünyanın en güzel çocuğu olduğunu, en zeki, en akıllı, en becerikli çocuk olduğunu düşünür ve ifade eder. Kuzguna bile yavrusu güzel gelirmiş derler ya aynen öyle. Bizim minik kızımızda aynı şekilde bize dünyanın en güzel, en akıllı kedisi olarak geliyor kusura bakmayın. 

Sevgi her şeyin başı. Asıl sevmeyi bilmeyenden korkmak gerek. Sadece insanı sevmek, hayvanı sevmek de değil, bitkiyi, canlı cansız tüm varlığı sevmek ve saygı göstermek. Seven bir kalp sevdiğine bilerek ve isteyerek asla zarar vermez. Büyüklerimizin şu sözü ne kadar güzel ifade etmiş "Sevmeyende, sevilmeyende hayır yoktur!" 

Hoşgeldin hayatımıza PİA... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder