Alem
bana hayran, ben sana be can! Kamyon sloganı gibi oldu başlık ama bir sebebi
var cancağazım.
Mahallenin
köpekleri ile muhabettimiz pek iyiydi yaz boyunca. Caddemizde boylu boyunca
uzanıp yatıyorlar. Güneş nerede onlar o kaldırımdalar. Uysallar,miskin miskin pinekliyorlar
çoğunluk. Bir hafta sonu Seher’e gitmek için evden çıktık. Aynı cadde
üzerindeyiz aramızda 5 sokak var. Gelirken asma yaprağı al dolma yapalım
dediydi. Caddemizde şahane yaprak satan bir yer var tam önündeki geniş taşlıkta
kirli beyaz tüyleri ile boylu boyunca uzanmış cinsini tam bilmediğim ama kangal
köpeği boyutunda kulağı markalanmış bir can yatıyor. Yaklaşınca gözlerini açtı
gözlerime baktı.
-Kuzuuuu,
rahatmısın orada? Dedim sadece. Hemen anında Orhan Veli’yi andım.
“Uzanıp
yatıvermişsin sere serpe, olmaz ki böyle de yatılmaz ki…”
Her
ana, her duruma uyan bir şiiri var benim dilimde Orhan Veli’nin.
Neyse
efendim bizim derya kuzusu iyice bir baktı gözlerimin içine ve ayağa kalktı.
Maşallah belimi aşıyor boyu. Dükkandan içeri girdik, yaprağı aldık ve çıktık.
Öylece bekliyor kapının dışında ayakta.
-Biz
gidiyoruz sen zahmet etme, uzan tekrar. Dedim. Dedim de iki adımda başını
karnıma dayadı. Başını sevdim, konuştum. Sen misin bunu yapan. Peşimizi
bırakmıyor. Biz gidiyoruz, o da geliyor. Bir o kaldırım, bir bu kaldırım geçip
duruyoruz Sevgi ile. O hep peşimizde.
-Dön
geri canısı, diyorum. Ama ı ıhh.
Kızım;
-Anne
ben senin muhabbetine başlıyacağım şimdi diyerek kolumu sıkıyor. Hızlı
adımlarla kırtasiyeciye giriyoruz. Bizim derya kuzusu tam kırtasiyecinin
kapısının önüne boylu boyunca uzanıyor. Ne gireni çıkartıyor ne de çıkmak
isteyeni bırakıyor. Gözleri hala gözlerimin içinde. Ben gülmekten ölüyorum.
Kızım hem gülüyor hem kızıyor bana, kaldık burada diye.
Bir
ara başını çeviriyor, fırsat diyerek gerilere çekiliyoruz. Bekliyoruz biraz
daha. Ayağa kalkıp bu sefer merdivenlere yatıyor. Önünden birileri geçerken
hızlıca çıkıp kaçıyoruz.
Seher’e
anlatıyor Sevgi;
-Annemin içindeki bu şey bir gün başımıza iş açacak, diye.
-Annemin içindeki bu şey bir gün başımıza iş açacak, diye.
Akşam
geç vakitte hep birlikte ailecek eve geri dönerken bu sefer de siyah bir
köpekle göz göze geliyorum.
-Akşam
şeriflerin hayrolsun can! diyorum sesli biçimde. Film yine kopuyor. Caddenin bir ucundan
diğer ucuna kadar kaldırım değiştirerek yürüyoruz karşılıklı. Oğlumla eşim
halimize gülüyor. Kızım yine kolumu çimdikliyor. Ben kahkalarda… Cadde ortasında hiç utanmadan üstelik.
Şimdi
cadde de köpek gördük mü kızım sakın bakma diye kafamı tutuyor. Gözlerimin
içine bakıp sadece bana bak diyor. Köpekleri sevmediğinden değil, sadece çok büyükler
ve tam dibimizden yürümeye çalışıyorlar.
Geçen
hafta Bolu’ya gittiğimde Hüsniye’nin evinin önünde durduk. Hüsniye arabadan
indi ben de yanına gittim vedalaşmak için. Birden;
-Hüsniye
buraya kadar geldim Paşa’yı görmeden gitmem beni ona götür dedim.
Paşa
öyle güzel, öyle güzel ki anlatamam. Kangal tabiî ki. Köşeyi dönüp de;
-Paşaaaaa
ben geldim... dememle nasıl bir ayağa kalktı görmelisiniz. Tellerin arkasından başını nasıl elime sürüyor. Patisini avucuma bırakıyor anlatamam. Unutmamış beni. Yalvarıyor beni çıkartın bburadan sarılayım diye. Makbuş kornaya basınca ayrıldık ancak. Boynunu bir büktü arkamdan içim yandı.
Hüsniye'nin Paşa'sı
İçimdeki
bu şeyi evdeki aşkım Pia da çok iyi biliyor.
Ona
dün akşam seranadlar yapıyordum sadece dinliyordu. Ne zaman Karadeniz
türkülerine geçtim zibidi bana eşlik etmeye başlamaz mı? Anlaşılan bizim
Pia’nın içine Karadenizli insan kaçmış dedim.
Bu sabah yağmur yağıyordu işe gelirken. Elimde şemsiyem işyerine doğru yürüyorum sanayi sitesinin içinde. Yağmurun altında ıslanmış, park etmiş bir arabanın egzosu ile ısınıyor çaktırmadan. Kocaman üstelik. Durdum ve sadece;
-Gel! dedim.
Döndü baktı. Ağır ağır geldi. paltomu kokladı. Girdi şemsiyemin altına yürüdük birlikte. Sonra ona;
-İşe yetişmem lazım ben hızlanacağım, sen şuradaki kafe'nin tentesinin altına gir daha fazla ıslanma dedim. 5 adım daha benimle geldi. Ben hızlandım o da kafenin tentesinin altına gitti.
Kış geldi. Canları unutmayalım istedim. Kış ayazının başladığı şu günlerde sevgimize ve ilgimize daha fazla ihtiyaçları olacak.
Sevgi ve muhabetle...
Bu sabah yağmur yağıyordu işe gelirken. Elimde şemsiyem işyerine doğru yürüyorum sanayi sitesinin içinde. Yağmurun altında ıslanmış, park etmiş bir arabanın egzosu ile ısınıyor çaktırmadan. Kocaman üstelik. Durdum ve sadece;
-Gel! dedim.
Döndü baktı. Ağır ağır geldi. paltomu kokladı. Girdi şemsiyemin altına yürüdük birlikte. Sonra ona;
-İşe yetişmem lazım ben hızlanacağım, sen şuradaki kafe'nin tentesinin altına gir daha fazla ıslanma dedim. 5 adım daha benimle geldi. Ben hızlandım o da kafenin tentesinin altına gitti.
Kış geldi. Canları unutmayalım istedim. Kış ayazının başladığı şu günlerde sevgimize ve ilgimize daha fazla ihtiyaçları olacak.
Sevgi ve muhabetle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder