13 Kasım 2014 Perşembe

ŞEHRE GİDİŞ

Kadıköy'deyim. 1 saat bekleme molasında çay içmek için fırsat buldum. Kadıköy'ü bilenler hemen bilecek tarifimi. Beyaz fırının önündeki alanda tam bir roman havası etrafı inletiyor. Dinleyenlerden bazıları ortaya geçmiş müzik eşliğinde oynuyor. Dinleyecilerin oluşturduğu halka kalabalık. Kimi cep telefonu  ile anı kaydediyor kimi alkışlarla eşlik ediyor.

http://gorunmez-mimarlar.blogspot.com.tr/p/kadkoy.html

Beyaz fırın ile komşu fırın arasında tam migros'un karşısındaki yerin önünde, 2 kişilik hap kadar yuvarlak tahta masa yine tahta katlanır sandalyelerine gözlerimle rezerve yaptım. Garson hemen çaktı. Eee işin kurdu olmuşlar. Bu saatte, üstelik cumartesi ve de hava Kasım a inat pastırma kurutma havasındayken boş yer bulmak zor buralarda. Allah'tan dal gibi kadınım o daracık aralardan kuğu gölü balerini gibi süzülerek geçtim adeta. Şaka şaka en kenardaki masa bizimki. Azıcık hayal kurmak iyidir çaktırmayın lütfen. Kadıköy'e gelinceye kadar yol boyunca kendi kendime hayıflandım durdum. Yanıma ne bir kitap ne de defter kağıt almışım. Kalem? Kalem bol maşallah. Hoş defter olsa bu sefer de kalem kıtlığı olur. Hep böyle olmasada genellikle başımıza gelir haksız mıyım?

Neyse efem otururken çayımızı da söyleyiverdik. Maşallah çay bardağı ajda bardağında büyüğü. Adisyon ne büyüklükte gelir bilmiyorum. Böyle bir yerde ilk defa çay içiyorum. Sahilde çay lira veya 1,5 lira en fazla. Ama bardakları küçük üstelik güzel de değil.

Oturduğumuz yer tam köşebaşı. Sağanak yağmurun seli gibi insanlar. Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, sağdan sola, soldan sağa akan bir sel. Kasım'a inat mini şortlu mu istersin, kısa kollu mu? Yoksa sarıp sarmalanan mı? Yazdan kalmalarla kara kışa hızlı girmişler iç içe birbirini yargılamadan, yadırgamadan. Kimse kimsenin haline dönüp bakmıyor bile.
Çayı yarım bıraktım. Hırkamı sandalyeye koyup ayağa kalktım. Eşim yüzüme baktı "Nereye?" dedi.

- Geleceğim az dur. dedim.
                                                    
http://gorunmez-mimarlar.blogspot.com.tr/p/kadkoy.html


Hızlıca Komşu fırın tarafına doğru gidiyorum. Kilisenin önündeki küçük meydanda kanun ve gitar sunusu var. Yine halka halinde dinleyiciler var. Ezan okunuyor. Hızlı hızlı yürüyorum. En yakın kırtasiyeye ulaşmak için. Sonunda buldum. Bir defter alıp yine aynı hızla geri dönüyorum. çayım biraz ılınmış gibi, olsun sonunda bu anı yani anları değerlendirebileceğim buna değer.

Oley diyorum yaramaz çocuklar gibi içimden. İnsan bir deftere sevinir mi böyle? Ben sevinirim valla.

Çoğunluk çantamda defterim olurdu. Ama bu işe girdiğimden beri taşımıyorum. Kitap da taşımıyorum. Çünkü işe gidip gelirken ülke değiştirmiş hissine kapılıyorum. Hindistan da, Pakistan da yaşıyorum hissi geliyor her sabah. Elini çantaya sokup akbilini bile çıkartamıyorsun. Otobüsün kapılarını kapatması mucize oluyor. Ayakta bir yere tutunmasan bile düşme ihtimalin sıfır. Bu durumda defter-kitap taşımanın anlamı var mı? Ben uzun yolların kadınıyım.  Pek afilli bir cümle oldu bu da. Ama hakkını da yememeliyim o gidiş gelişlerde hafızamın bir yerlerine hep yazı depoluyorum. Deftere veya bilgisayara yazar gibi yazıyorum düşüncelerimde. Sonra işe gidiyorum.

Eee sonra mı diyorsunuz? Hepsi bu. Yazdıklarım öylece unutulup gidiyorlar. Bu sefer öyle değil ama gittim bal gibi de defter aldım ve kimseye aldırış etmeden yazıyorum sokakta.

Niye Kadıköy'deyim? Niye 1 saat moladayım? Siz sormayın ben de anlatmayayım. Ânı yazayım gitsin.

Sakız satan biri geldi masalara, "ben geldim" diyor şirin bir gülümseme maskesi takmışçasına gülümseyerek. Kimse almıyor ben de dahil. Sonra çocuklu bir kadın geliyor. Çekingen bir ses tonu ile "çocuğuma bez parası" diyor. Hayır diyorum herkes gibi. Ardından kazı-kazancı. Acaba diyorum içimden bir tane alıp kazısam çıkarmı içinden yitirdiklerim, kaybettiklerim?  Geri kazanır mıyım elimden keyıp gidenleri? Gülüyorum kendime. Ben kazısam çıksa çıksa kazık çıkar altından.


1. not: Resimlerdeki sakinliğe aldanmayın kum gibi insan kaynıyor böyle zamanlarda.
2. not: Bu gidişin bir de dönüşü var bir yere ayrılmayın ihtiyaç molası verdik sayın.
3. not: Bir sürpriz yapabilir 3. bölümü yazabilirim. Beklemeye yapabilirsiniz, park edebilirsiniz. Serbest alandasınız




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder