24 Kasım 2014 Pazartesi

ŞEHİR BENİ ÇAĞIRIYOR. "SONSUZ YANKI..."

Dönülür akşamların ufkundayım. Vakit henüz erken. Dalgaların sesini dinliyorum Kadıköy-Kabataş-Eminönü iskelesinin kenarından. Vapurların uğultulu sesleri, satıcıların, arabaların, yolcuların seslerine karışmış. Ben dalga seslerinin peşindeyim. Suyun şırıltılı ahengli sesi vapurun yanaşması ve ayrılması ile artıp azalıyor.

Hava hafif akşam serinliğinde tozlarımı silkeler gibi usulca geziniyor üzerimde.

Hızlı adımlarla vapurdan inip iskeleyi terk eden yolcular. Eve yetişecekler, randevuya yetişecekler, koşan adımlar, geri geri giden adımlar, ne çok şey gizli sessiz bedenlerinizde.

Çıkışın ağzındaki satıcı kadın Kasım'ın ortasında nerden buldun da satmaya çırpınıyorsun dağ çileklerini? Ya gözleri görmeyen yaşlı amca ile teyze 3 tane sakızı 50 kuruşa satıp hangi derde deva bulacaksınız?

Bu gürültüyü ezan sesi tamamladı. Martılar sessiz... Yolcular bitti. Bir çelik bastonlu aksak kaldı geriden gelen.

Dağ çileği satan kadın küçük sepetini yüklenip de yürüyünce aksayan ayağı anlattı hüzünlü hikayesini. Durmadı. Sepeti ve aksak ayağıyla giden kalabalığın peşine seyirtti. Karanlık dünyalarına omuz desteği verdikleri amca ile teyze, beyaz bastonları ile hayatı ve önlerini tarayarak çekildiler büfenin yamacına doğru. Bir sonraki sefere kısmet nasip diyerek. Kimbilir kaçıncı gidiş gelişleri büfe önü-iskele çıkışı...

 Her daim duyulan müzik sesi bu sefer gitar sesi olarak geldi az geriden. Gitara güzel bir erkek sesi eşlik ediyor...

Yeni vapurlar, yeni yolcular, aynı satıcılar, aynı telaşlar... "Sonsuz yankı" diyor gitarın dilinden söyleyen. Bir onu anladım ben de zaten bu kuru gürültüde. Sonsuz yankı...

Dönülür akşamın ufkundayım. Vakit henüz erken. Bu ne son fasıldır ne de ilk ey ömrüm. Bari bundan sonra benim istediğim gibi geç...



        Fotoğrafa dair not: Gece çekilmiş bir fotoğraf bulamadım ne yazık ki. Bu görüntü ile idare edeceğiz artık. 


Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz, böyle bir teselli ile
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak, bitmeyen sükûnlu gece
Guruba karşı bu son bahçelerde keyfince
Ya aşk icinde harab ol ye şevk icinde gönül
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül
Ah dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç.



 Şehir hikayem şimdilik bu kadar. Geldiğiniz, okuduğunuz için teşekkürler.  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder