O akşam dönüp geldikten sonra yazım için Galata kulesi ve
manzara resimleri ile ilgili bilgi araştırmasına girdim nette. Galata kulesi
hakkında genel geçer bilgilere sahiptim bu güne kadar. Cenevizliler tarafından
yapıldığı, İstanbul’un fethi ile 1453 te Fatih Sultan Mehmet’e anahtarının
teslim edildiği, Hezârfen Ahmet Çelebi’nin buradan Üsküdar’a uçtuğu kadardı
bütün bildiklerim. Oysa şimdi ünlü
şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşında ki oğlu Vedat’ın bir zamanlar buradan
atlayarak intihar ettiğini yeni öğreniyorum. Bu araştırma sonucunda o kadar
ilginç bilgilere rastladım ki Galata Kulesi’nin geçmiş tarihi çoook derin ve çoook
karanlıkmış meğer. Bizans zamanından başlayan sayısız cinayet ve intiharlarla
örülü bir geçmişi varmış. Bir çok kez onarım görmüş, çok çeşitli amaçlarla
kullanılmış. Hatta bir zamanlar zindan olarak da kullanılmış. Gizemli geçmişi üzerinde
araştırma yapılacak kadar derinlere uzanıyor.
Tüm bunları düşünürken tam
bu araştırmaya denk bir bilgi çatışması yaşıyorum kafamın içinde.
Kısa bir süre önce TV kanallarının
birinde bir söyleşide Ahmet Ümit’i görmüştüm. Yeni kitabı Beyoğlu’nun En GüzelAbisi isimli kitabını tanıtıyordu. Aynı günün akşamı yine bir kanalda ismine
dikkat etmediğim bir üniversitede gençlerle yapılmış söyleşisine rast geldim.
Elbette bilgisayarım her daim açık olduğundan hemen nete girip baktım. Kimdir?
Nedir? Neler yazmıştır? Çünkü bu güne kadar yazdığı herhangi bir kitabını
okumamıştım. Kitapçılarda kitaplarını görüyordum. Hatta kitaplarından çok kitaplarının
üzerindeki resimleri daha tanıdıktı bana. Ama okumuşluğum yoktu. TV deki bu
karşılaşma ile dikkatimi çekti bu sayede de az biraz inceleme yapmış oldum.
Gördüm ki polisiye roman türünde yazıyor yazarımız ve özellikle gençler
arasında da hatırı sayılır bir okuru var. Son zamanlarda genelde inceleme,
araştırma, denemeler, tarihi içerikli kitaplar, kişisel gelişim kitapları tercihlerim
arasında. Bu tür yani polisiye roman türüne hemen hemen hiç fırsat vermemiştim.
Aslında roman türündeki kitaplara da fazla fırsat verdiğimi söyleyemem. En son Avrupa
yakasına geçerken yolda okumak için kızımın kitaplığından alıp çantama attığım,
hakkında çok şey duyduğum ve benim de açıkçası uzun süredir epeyce merak
ettiğim bir kitap olan Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı dışında başka
da yok son zamanlarda okuduğum bir roman. Bu kitap hakkında gerçekten zevk alarak
okuduğumu da itiraf edebilirim.
Aslında meraklı bir yapım
olması nedeniyle şimdiye kadar polisiye ağırlıklı romanları da okumuş olmam
gerekirken, dikkat edince gördüm ki bu tercihimi yabancı kanallardaki Tv
dizileri yönünde kullanmışım. Başta CNBC-e ve birkaç yabancı kanal izlediklerim
arasında. Bu kanallarda dizi tercihim genellikle polisiye türü diziler. CSI: NY,
Miami, 24, Coldcase, The Closer ilk aklıma gelenler. Hangisine denk gelirsem izlemekten
çok keyif aldığım dizilerdir bunlar. Üstelik hem yayın süreleri kısa, hem de
reklam süreleri çok çok kısa. Bu da tercihimde ayrı bir artı oluşturuyor.
Resim sergisinden çıkıp İstiklal
Caddesinde tek başıma gezerken Mephisto Kitapevi’ne girdim. İçerisi buram buram
kitap kokan, kitap dolu bir mekan. Hemen karşıma gelen sol taraftaki ahşap kısa
merdivenlerden yukarı çıktığımda önüme gelen ilk kitapları aceleyle inceleyip
sağ tarafa doğru meylediyorum. Sağ tarafta dikkat çekici şekilde dizilmiş Ahmet
Ümit’in resimleri ve kitapları gözüme çarpıyor. Eh diyorum nihayet kitaplarını
inceleme fırsatım olacak. Yazım dilini, anlatımını görebileceğim. İki adım atıyorum ki, telefonum çalıyor.
Malum, kızım arıyor.
“Anne neredesin biz çıkmak üzereyiz. Gelebilir misin
acele?” Aynen geri dönüp merdivenlere yöneliyorum. Aşağı inerken;
“Hemen
geliyorum. Sakın bulunduğun yerden bir yere ayrılma ben seni bulurum.” diyorum.
Hızlıca
dışarı çıkıyor acele acele yukarı yani Taksim meydan yönüne doğru yürüyorum.
Dönüşte aynı yerden geçiyoruz ama zamanımız çok dar olduğundan sadece dışarıdan
bakmakla yetiniyoruz. Ucundan kaçırdığım Ahmet Ümit ve kitapları tanışmasını o
gece orada bırakmıştım ki Galata Kulesinin bu gizemli tarihini görünce yeniden
aklıma düşüverdi Ahmet Ümit. Acaba dedim bu kadar Beyoğlu ile ilgili kitap
yazmış bir yazar Galata Kulesi ve onun etrafında dönen sırlarla dolu cinayetler
ve intiharlarla ilgili de bir kitap yazmış mıdır? Eğer yazmış ise mutlaka
okumak isterim.
Sahi içinizde Ahmet
Ümit’in kitaplarını okuyan, takip eden var mı? Var ise bu düşüncelerinizi
yazımın altındaki yorumlar kısmına yazarak benimle de paylaşır mısınız?
Böylelikle biz de gizli
bir hafiyelik yapabiliriz belki ne dersiniz? Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’nin
yazarı Ahmet Ümit’le Mephisto Kitapevinde yarım kalan tanışma faslımı burada başlatır,
belki de karşılaşırım bir şekilde.
Bol kitap okumalı günler
hepimize…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder