8 Ocak 2014 Çarşamba

Galata Kulesi, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi ve Ahmet Ümit

Geçenlerde yazıp paylaştığım; “Küçük Bir Firar Olayı” yaşanmışlıklarından yine küçük bir yaşanmışlığı ele almak istiyorum.

O akşam dönüp geldikten sonra yazım için Galata kulesi ve manzara resimleri ile ilgili bilgi araştırmasına girdim nette. Galata kulesi hakkında genel geçer bilgilere sahiptim bu güne kadar. Cenevizliler tarafından yapıldığı, İstanbul’un fethi ile 1453 te Fatih Sultan Mehmet’e anahtarının teslim edildiği, Hezârfen Ahmet Çelebi’nin buradan Üsküdar’a uçtuğu kadardı bütün bildiklerim. Oysa şimdi ünlü şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşında ki oğlu Vedat’ın bir zamanlar buradan atlayarak intihar ettiğini yeni öğreniyorum. Bu araştırma sonucunda o kadar ilginç bilgilere rastladım ki Galata Kulesi’nin geçmiş tarihi çoook derin ve çoook karanlıkmış meğer. Bizans zamanından başlayan sayısız cinayet ve intiharlarla örülü bir geçmişi varmış. Bir çok kez onarım görmüş, çok çeşitli amaçlarla kullanılmış. Hatta bir zamanlar zindan olarak da kullanılmış. Gizemli geçmişi üzerinde araştırma yapılacak kadar derinlere uzanıyor.

Tüm bunları düşünürken tam bu araştırmaya denk bir bilgi çatışması yaşıyorum kafamın içinde.



Kısa bir süre önce TV kanallarının birinde bir söyleşide Ahmet Ümit’i görmüştüm. Yeni kitabı Beyoğlu’nun En GüzelAbisi isimli kitabını tanıtıyordu. Aynı günün akşamı yine bir kanalda ismine dikkat etmediğim bir üniversitede gençlerle yapılmış söyleşisine rast geldim. Elbette bilgisayarım her daim açık olduğundan hemen nete girip baktım. Kimdir? Nedir? Neler yazmıştır? Çünkü bu güne kadar yazdığı herhangi bir kitabını okumamıştım. Kitapçılarda kitaplarını görüyordum. Hatta kitaplarından çok kitaplarının üzerindeki resimleri daha tanıdıktı bana. Ama okumuşluğum yoktu. TV deki bu karşılaşma ile dikkatimi çekti bu sayede de az biraz inceleme yapmış oldum. Gördüm ki polisiye roman türünde yazıyor yazarımız ve özellikle gençler arasında da hatırı sayılır bir okuru var. Son zamanlarda genelde inceleme, araştırma, denemeler, tarihi içerikli kitaplar, kişisel gelişim kitapları tercihlerim arasında. Bu tür yani polisiye roman türüne hemen hemen hiç fırsat vermemiştim. Aslında roman türündeki kitaplara da fazla fırsat verdiğimi söyleyemem. En son Avrupa yakasına geçerken yolda okumak için kızımın kitaplığından alıp çantama attığım, hakkında çok şey duyduğum ve benim de açıkçası uzun süredir epeyce merak ettiğim bir kitap olan Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı dışında başka da yok son zamanlarda okuduğum bir roman.  Bu kitap hakkında gerçekten zevk alarak okuduğumu da itiraf edebilirim.

Aslında meraklı bir yapım olması nedeniyle şimdiye kadar polisiye ağırlıklı romanları da okumuş olmam gerekirken, dikkat edince gördüm ki bu tercihimi yabancı kanallardaki Tv dizileri yönünde kullanmışım. Başta CNBC-e ve birkaç yabancı kanal izlediklerim arasında. Bu kanallarda dizi tercihim genellikle polisiye türü diziler. CSI: NY, Miami, 24, Coldcase, The Closer ilk aklıma gelenler. Hangisine denk gelirsem izlemekten çok keyif aldığım dizilerdir bunlar. Üstelik hem yayın süreleri kısa, hem de reklam süreleri çok çok kısa. Bu da tercihimde ayrı bir artı oluşturuyor.

Resim sergisinden çıkıp İstiklal Caddesinde tek başıma gezerken Mephisto Kitapevi’ne girdim. İçerisi buram buram kitap kokan, kitap dolu bir mekan. Hemen karşıma gelen sol taraftaki ahşap kısa merdivenlerden yukarı çıktığımda önüme gelen ilk kitapları aceleyle inceleyip sağ tarafa doğru meylediyorum. Sağ tarafta dikkat çekici şekilde dizilmiş Ahmet Ümit’in resimleri ve kitapları gözüme çarpıyor. Eh diyorum nihayet kitaplarını inceleme fırsatım olacak. Yazım dilini, anlatımını görebileceğim.  İki adım atıyorum ki, telefonum çalıyor. Malum, kızım arıyor. 

“Anne neredesin biz çıkmak üzereyiz. Gelebilir misin acele?”  Aynen geri dönüp merdivenlere yöneliyorum. Aşağı inerken; 

“Hemen geliyorum. Sakın bulunduğun yerden bir yere ayrılma ben seni bulurum.” diyorum. 

Hızlıca dışarı çıkıyor acele acele yukarı yani Taksim meydan yönüne doğru yürüyorum. Dönüşte aynı yerden geçiyoruz ama zamanımız çok dar olduğundan sadece dışarıdan bakmakla yetiniyoruz. Ucundan kaçırdığım Ahmet Ümit ve kitapları tanışmasını o gece orada bırakmıştım ki Galata Kulesinin bu gizemli tarihini görünce yeniden aklıma düşüverdi Ahmet Ümit. Acaba dedim bu kadar Beyoğlu ile ilgili kitap yazmış bir yazar Galata Kulesi ve onun etrafında dönen sırlarla dolu cinayetler ve intiharlarla ilgili de bir kitap yazmış mıdır? Eğer yazmış ise mutlaka okumak isterim.

Sahi içinizde Ahmet Ümit’in kitaplarını okuyan, takip eden var mı? Var ise bu düşüncelerinizi yazımın altındaki yorumlar kısmına yazarak benimle de paylaşır mısınız?

Böylelikle biz de gizli bir hafiyelik yapabiliriz belki ne dersiniz? Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’nin yazarı Ahmet Ümit’le Mephisto Kitapevinde yarım kalan tanışma faslımı burada başlatır, belki de karşılaşırım bir şekilde.

Bol kitap okumalı günler hepimize… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder