8 Şubat 2014 Cumartesi

KÜÇÜK BİR ÇOCUK, KOCAMAN BİR YÜREK...



Hafif toplu, aksak yürüyüşlü, elinde sıkıca tuttuğu bir poşet ve gözlüklerinin ardından insanların yüzüne direkt bakmadan kekeleyerek, çekingen, mahçup bir tavırla konuşan bu erkek çocuğu dükkandan içeri girdiğinde yiyecekleri göstererek;

“eee, bu, bu yiyeceklerin sahibi kim?” diye sordu. Ürkek bir tavşan gibiydi. Gülümseyerek biraz da merakla ayağa kalktım.

“Ne istiyorsun delikanlı” dedim. Henüz 4. veya 5. Sınıf öğrencisi olduğunu sandığımız çocuk avucunu açtı ve;

“ben bir şey almak istiyorum, ama 50 kuruşum var. Babam şurada kursta. Kurstan çıkınca alıp getirsem kalanını olur mu?” Diye soruyordu.

“Gel bakalım ne istiyorsun göster bana” dedim. 1 tl lik iki dilim kek aldı. Yanağını okşadım ve;

“Haydi afiyet olsun yavrum” dedim. Yine yere bakarak ve kekeleyerek;

“Babam, babam kurstan çıkınca söz getiririm” dedi.

“Tamam üzülme, git ve ye” dedim. İçeri girince Seher ne olduğunu sordu anlattım.

O gün bir daha gelmedi. Biz de zaten ille getirsin diye beklemedik. Onun o ürkek, mahçup halini çok sevdik. Neden parasız vermediniz derseniz çocukların sağlıklı, doğru yetişmesi için yapılması gereken en doğru hareketin bu olduğuna inandığımız için 5 kuruş bile olsa bedelini ödediği bir şeyi almasından yana olduğumuzdan uzattığı parayı aldık.

Benim babamın ben doğduğumda açtığı pastaneden bir şey almak istediğimizde bize bunu öğretmişti. Baba şunu istiyoruz dediğimizde “paranız var mı?” derdi. Yok dersek gidin annenizden para alın öyle gelin” derdi. Annem babamdan aldığı paradan o zamanın parası ile  5 kuruş, 10 kuruş para verir öyle tekrar gönderirdi bizi babamızın pastanesine. Parasını öder öyle alırdık canımızın istediği şeyleri. Oysa gerçek ederi çok daha fazla şeylerdi. Ama biz, özellikle ben çok küçük olduğumdan paraları bile tanımaz annemin verdiğini uzatır istediğimi gösterirdim.

Bu öğretiyi kendi çocuklarımıza da verdik. Bu davranışın doğru olduğuna inandığımdan bu çocuğa da aynısını yaptım. Eğer param yok, babamı bekliyorum bana yiyecek verir misiniz demiş olsaydı da mutlaka verirdik. Ama o bizden farklı şekilde istedi.

Ertesi gün öğlen vakti müşterilerin arasından biri sıyrılmaya çalışıyordu. İçeri girdi ve Seher’e 

“Bu, bu dünkü kalan para” diyerek 50 kuruşu uzattı. Sonra 1 tl daha koydu masaya. Seher’le birlikte dışarı çıktılar ve bu sefer brovni almak istediğini belirtti. Bir çatal ve peçete ile browniyi verdik. 

“Dün akşam getiremedim özür dilerim” demesi ile 

“sen çok dürüst bir çocuksun ne zaman istersen gel” deyince o anda orada olan müşteriler meraklandılar. Bizim özel ilgi gösterip sevdiğimiz bu çocuğu sordular. Dünkü yaşadığımız durumu ve bu günkü davranışını aktardık. Bir küçük çocuk kocaman bir yürek. Kim bilir belki o anda orada bulunan kadınlara da bir örnek teşkil etmiştir belli mi olur.

Çocukların sağlıklı ve güzel ahlaklı büyümesinin yolu doğru davranıştan geçer ilkesi sadece bizim değil duyarlı pek çok ebeveynin ilkesi olduğunu görmek sevindirdi bizi.

10 gün boyunca pek çok insanla tanıştık. Çok farklı düşünce yapıları, kültürleri, insan ilişkilerini gördük, şahit olduk. 10 boyunca hem satış yaptık hem okullu olup ticaretin inceliklerini öğrendik. Memleketimin çeşit çeşit insanları kimi zaman güldürdü, kimi zaman hüzünlendirdi, kimi zaman gururlandırdı, kimi zamanda kızdırdı. Seher’in demesi ile “sana bol bol malzeme çıktı. 5 cilt roman yazacak hikayeler dinledin döktürürsün artık” sözüne hak vermemek elde değil. Hayatın içinden yaşanmışlıklar öyle çok ki… Gündüzün geceye, gecenin gündüze dönmesi hiç değişmediği dünyada yaşanmışlıklar hiç bitmez. Kişiler değişir ama bana göre hikayeler değişmez.

Bu gün kendime izin verdim. Havalardan dolayı benim laranjit iş başı yaptı. Ses tellerimin arızası nedeniyle konuşamıyorum, yorgunluk, halsizlik de olunca bu günü “YMG” yani “yat Mine günü” ilan ettirdi bana. Günlerdir bilgisayarımdan uzaktım. Bol bol gezindim nette. Telefonlara da cevap veremiyorum çünkü karşımdaki ne dediğimi anlamıyor sesimi duyamıyor. Sesim böyle kısıldığında çocuklarıma da eğlence çıkıyor. Hususi telefon açıp bana “aloo” dedirttiklerinde başlıyorlar gülmeye. Zeynep seni de unutmadım, sen de dahilsin.

Bu günlük bu kadar, tekrar buluşuncaya kadar sevgiler herkese…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder