Bir hayaldi gerçek oldu.
Hep hayalini kurduğumuz Doğu ekspresi yolculuğunu biz Van Gölü treninde gerçekleştirme imkanı bulunca hiç düşünmeden bu organizasyona evet dedik kızımla birlikte. Ondan sonrası su misali akıp gitti. Bir anda 6 kişilik mini bir ekip oluştu Mülksüzler adında. Ben hariç birbirinden tatlı, birbirinden cesur ve kalbi iyilikle dolu 5 genç beni içlerine aldılar ve Voltran'ı oluşturdular. 💞 Organizasyona gelince InterTurkey ailesi ile Van'daki 3 okula yardım kolisi oluşturmak ve ulaştırmak. Yaklaşık 200 gönüllüden oluşan bir ekip olarak yola çıkıldı.
1,5 aylık bir süreç içinde önceliğim okulum, derslerim olduğundan buna yoğunlaştım. Bu arada Formasyon aldığım Kocaeli Üniversitesi sınıf arkadaşlarım ve ders hocalarımın katkıları ile yavaş yavaş kolileri oluşturmaya da başlamıştık. Hem buranın hem de AÖF nin finallerini vererek derin bir ohhh çektikten sonra Van için kolları ve paçaları sıvadım. Tabi Mülksüzlerin 5 genci de aynı şekilde canla başla koli hazırlamada idi. Öyle gönlü güzel insanlar desteklerini sundular ki bize sonunda herşey tamamlandı ve koliler kargo ile Van a gönderildi. Sıra sırt çantalarımıza geldiğinde bir başka heyecan sardı hepimizi. Ciddi ciddi Van a gidiyorduk işte. Kar botları, kar pantalonları içlikler derken kocaman sırt çantalarımızı sırtımıza aldık ve bir cumartesi sabahı İstanbul'dan Mülksüzler olarak yola çıktık. Ankara'ya vardığımızda kalacağımız yer manevi babamın eviydi. Her zamanki gibi haylaz kızı yine arkadaşlarını toplayıp gelmişti işte. Canım benim, hiç şaşırmadı bu halime bize evini, yüreğini açtı. Ertesi sabah erkenden Ankara Garı'na geçtik ve İnterTurkey ekibi ile buluştuk.
Van Gölü treni ile başlayan 26 saatlik yolculuk sonrasında Tatvan a ulaştık. Buradan 5 saatlik feribot yolculuğu ve tipi kar yağışı eşliğinde saat gece 22:00 gibi Van a geçtik. 2 saatlik dinlenmeden sonra Van a ulaşan kolilerin ayrıştırılması için spor salonuna geçtik. Sabah saat 5 e kadar ayrıştırma işini sürdürdü gençler.
Sonrası Van Yüzüncü Yıl kyk daki odalarımıza bırakıldık. Uyumak için başımızı yastığa koyduğumuzda saat sabah 7:00 idi. 2.5 saatlik dinlenmeden sonra yine kalkıp yollara düştük. Eşyalar kamyonlara yüklendi ve okullarda bizi bekleyen öğrencilere doğru yola çıkıldı. Okullara gidildiğinde oradaki manzaralar da ayrı güzeldi. Aynı gün içinde üç okulu dolaşmak, üstelik kar yüzünden zaman zaman araçların yolda kalması yoğun bir tempo gerektirdi. Araçların gitmekte zorlandığı okula jandarmanın aracı eşyaları taşıdı bizler yaya olarak ulaşmaya çalıştık. Gruplar halinde hareket ettiğimizden ekipten bazıları çocuklarla oyunlar oynadı, bazıları koli taşıdı, bazıları da sınıfları ziyaret etti. Bu süreçte yaşanan yoğunluğunu burada anlatmak inanın çok zor.
Tüm bu hareketliliğin hepsinde ayrı ayrı bulundum. Tam sınıflar arası dolaşıyorum ki Havin ile tanıştım. Elimi tuttu ve beni kendi sınıfına götürdü, kendi sırasına oturttu. Arkadaşımı bulmuştum. Sadece onunla tek fotoğraf çektim. Havin okul öncesi miniklerden. Yine bir minik meleğim buldu beni. Zamanın kısıtlı olması en kötü şeydi bu yüzden vedalaşmak zor oldu elbette. 😢
* (Buraya kadar olan organizasyonla ilgili özel değerlendirmemi yazımın sonuna ekledim. Sonuna kadar okursanız bu konuda nelere dikkat edilmesi, nelerde hassas olunması gerektiğini anlayacağınızı biliyorum.)
Etkinlik bittiğinde akşam da olmuştu. Otobüslerle şehir merkezine dönüldüğünde artık herkes serbestti. İsteyen kalır isteyen istediği şekilde gidebilirdi. Bizde daha önceden telefonla görüşüp tanıştığımız yepyeni bir ekip ile buluştuk; “Faqye Teyran Kültür Sanat Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”.
* (Buraya kadar olan organizasyonla ilgili özel değerlendirmemi yazımın sonuna ekledim. Sonuna kadar okursanız bu konuda nelere dikkat edilmesi, nelerde hassas olunması gerektiğini anlayacağınızı biliyorum.)
Etkinlik bittiğinde akşam da olmuştu. Otobüslerle şehir merkezine dönüldüğünde artık herkes serbestti. İsteyen kalır isteyen istediği şekilde gidebilirdi. Bizde daha önceden telefonla görüşüp tanıştığımız yepyeni bir ekip ile buluştuk; “Faqye Teyran Kültür Sanat Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”.
Bu ekip bizi aldı ve rüya gibi bir Van misafirliği yaşattı. Başta adı ile müsemma Servet kardeşim, dernek başkanı Muammer bey, evinin anahtarlarını bize teslim eden dünya iyisi Mücahit, Eymen, Ece ve minik aşkım Affan.
-Mine abla beni kucağında sen taşır mısın?
-oy benim balım taşımam mı hiç ben seni...
Akdamar adasında yerler buz ve kar kucağımda Affan ve ondan daha çocuk ben...
Cahit Sıtkı'nın şiirindeki gibiydi herşey;
ÇOCUKLUĞUM
Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Haberim yok olan bitenden.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Uçurtmam bulutlardan yüce
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Hiç bitmese horoz şekerim!
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Van da kaldığımız süreçte Servet kardeşim ve ekibi unutulmayacak anlar yaşattılar bize. 3. Günün sonunda Muş'a geçmek üzere Van dan ayrıldık. Muş'ta bizi bekleyen iki minik aşk daha vardı Erva ve Ertuğrul. İki gün Zeynep ve Selman kardeşlerimizin evinde misafiri olduk. Erva’nın babasına ısrarla;
- Mine abla onlar gitse bile sen gitme ne olursun’ diye sık sık tembih etmesi aramızdaki aşkı anlatır sanırım.
O uykuda iken sabah erkenden düştük yollara. Dönüş yolu otostop ile devam etti. Yollarda nice güzel anlar, sürprizler yaşadık. Ne güzel insanlara denk geldik. Sonunda Safranbolu ya ulaştık. Burada da iki üniversite öğrencisi arkadaşımızın misafiri olduk. Süheyla'nın rehberliğinde 2 gün Safranbolu turu yaptık.
Bize kalsa çıktığımız bu yolculuk bitmezdi hatta canım ablama uğramayı da çok istemiştik ama malum işler güçler bizi bekler el-mecbur dönüş yoluna çıktık. 😢
Bize destek veren, dualarını esirgemeyen herkese çok teşekkürler. Allah a çok şükür alnımızın akıyla emanetleri yerli yerine ulaştırdık. Fotoğra
Ben kendi adıma çok güzel ve özel insanları tanıdım hayatıma kattım. Yepyeni minik aşklarımın kalbinde yer buldum. Açıkçası ben bu işi çok sevdim. 😎😉
Eh bu burada kalmaz diyoruz biz, Mülksüzler olarak başka okullara başka çocuklara ulaşma ümidiyle yepyeni hayaller kuruyoruz.
ps: Gittiğimiz okullarda çocuklarla fotoğraflar çekildik elbette ancak sosyal medyada paylaşmak için izin almadığımızdan burada yayınlamayı etik bulmuyor ve hiç bir yerde yayınlamıyorum.
*Gelelim özel değerlendirmeye; Şunu anladık ki gidip görmeden, anlayıp dinlemeden bazı şeyler yerine oturmuyormuş. Organizasyonda içimize sinmeyen aksaklıklar vardı; Okul yöneticileri, sınıf öğretmenleri, InterTurkey yöneticileri ve Van temsilcisi arasındaki iletişim kopukluğu nedeniyle ihtiyaçların önceden bir bir tesbit edilmemesi, bunun sonucunda toplanan eşyaların çocukların ellerine verilmesi yerine bir odaya konması bizi rahatsız eden ve üzen konulardandı. Eğer sınıf sınıf öğretmenler tarafından ihtiyaç belirlemesi yapılmış olsaydı buna göre paketlemeler yapılıp götürdüklerimiz sınıf öğretmenleri eşliğinde öğrencilerin ellerine verilebilirdi. Sadece peluş oyuncakların dağıtımı ki o da dengesiz bir dağıtım şeklinde olduğundan bu da içimizi acıtan bir unsur oldu. Keşke daha güzel ön hazırlık yapılması sağlansaydı Interturkey tarafından. Organizasyondaki süreç yönetimi sağlıklı olacağı gibi bu tür şeylerde yaşanmaz ben de bunları burada yazmamış olurdum. Dediğim gibi gidip görmeden, anlayıp dinlemeden bazı şeyler yerine oturmuyor ne yazık ki. Bir başka etkinliklerinde umarım bu eksikliklerini giderirler. Ancak ben bu yolda, bu şekilde birlikte yol almayacağımı biliyorum.