5 Mart 2014 Çarşamba

MAVİ KÖFTE

Ortalarda yokum. Adeta atölyeye kapandık Seher'le. Evi de terk ettim bir günlüğüne, Seher'de kaldım. Bu duruma en çok Zehra seviniyor tabiki. Bizim baş yardımcımız çünkü. Tüm gün bizimle birlikte. Kâh bize yardım ediyor. Kâh benim hesap makinasına el koymuş bize hesaplar yapıyor. Ya da bizim konuşmalarımızı dinliyor bize laf yetiştiriyor. Ama ne laflar duymanız lazım. Ağzımız bir karış açık kalıyor her seferinde. Bize projesinden bahsetti. Harika bir proje. O ve Sena bir çocuk klübü açacaklarmış. Annesi ve Sena'nın annesi yemekler, kurabiyeler, poğaçalar yapacaklarmış. Abası Zeynep, Sena'nın abaları da servis yapacaklarmış. O ve Sena ise çocuklarla oyunlar oynayacaklar, onları eğlendireceklermiş. Şu hayale bakar mısınız lütfen?



Sonra minik mutfak takımlarını, oyun hamurlarını çıkarttı.
"Hadi siz çok yoruldunuz, açıkmışsınızdır size yemek yapayım, çok güzel şeyler yaparım. Ne isterseniz yaparım, siz isteyin yeterki" dedi. Önce solucan kurabiyesi yaptı, yanında ayran ile ikram etti. Biz de yer gibi yapıp;
"Imhh, ıhhh... pek lezzetli olmuş, nefis ellerine sağlık" falan dedik. Sonra tutturdu yemek de yaparım fırınım çok güzel pişirir diye. Annesi;
"peki bana köfte yap" dedi. Annesine;
"Anne köftelerin ne renk olsun" diye sordu. Seher;
"Köfteler kahverengi olur. Kahverengi olsun" dedi. Bizimkisi;
"Anne hiç halden anlamıyorsun, oyun hamurlarıma bir baksana, hiç kahve rengine benzeyen bir renk var mı? Kırmızı var, mavi var, neşil var, beyaz var. Kahverengi yok!"
"Ay pardon kızım, sen ne renk olsun istersen öyle olsun" diye geçiştirdi Seher. Bana sordu arkasından.
"Sen ne renk istersin Mine yenge?" Artık bana Ayşe demeyi bıraktı. son bir yıldır gerçek ismimi söylüyor. Ama bir şey isteyecekse o zaman baygın baygın "Ayşeee!" demeye devam ediyor.
"Bana da mavi köfte yapabilirsin Zehra dedim.
"Üstüne neşil yapraklar (yeşile hala neşil diyor) koymamı ister misin?
"Olur Zehra isterim. Maydanozların yeşil yapraklarını köftelerin üstüne koyabilirsin dedim. Yok maydanozları sarıdan yapacağım. Neşil ile marul yaprağı koyacağım. dedi. Bir de kırmızı noktalar ekleyeceğim".

"Sararmış maydanoz yapraklı çok şifalıdır derler, iyi olur. Kırmızı noktaları pul biber olarak ekleyeceksin sanırım. Şimdiden teşekkür ederim sana" dedim.
Oyun hamurundan hazırlamış tabaklara koymuş verdi ikimize bana bir de minik bardakla ayran verdi. Annesine;
"Anne sana da ayran vermemi ister misin?" diye sorunca, Seher gayet elindeki işe dalgın bir halde
"Nasıl yani?" diye yanıtladı. Bizimkinden gelen yanıt;
"Anne benimle dalga mı geçiyorsun? Ayranın nasıl yanisi olmaz. Ayran ayrandır. Ayran istemiyorsan süt yapayım sana. Ama çabuk bir karar ver lütfen..."

Gülmemek elde değil. Biz ciddi ciddi çalışırken o bizim bu tempomuza güzellikler katıyor. Bu gün kısa molalarda onunla toplama işlemi çalıştık. Hesap makinasına takmış durumda. Madem öyle 1+1 =2 den başladık. Önce görsel olarak metaryeller koydum önüne. + işareti ile = işaretini kağıda çizdim. küçük objeler ile görerek söyledik beraber. sonra minik yazı tahtasında bunu rakamsal olarak yazdı. 1+2=3 ve 2+2=4. Ben sadece ne yapması gerektiğini söylüyorum o yazıyor. Her başarıdan sonra evde tur atıyor "Ben yazdım, ben yazdım, anne bak, aba bak!" Elbette onun tüm ısrarlarına rağmen bunun ötesine geçmedim. 1,2,3,4. saymayı biliyor ama yazma ve matematik toplama işleminde bu onun için yeterli. Kendi kendine ismini yazmayı öğrenmiş. Babasının ismini yazıyor. "Benim ismimi de yazabilirsin Zehra. Babanın ismindeki harflerin aynısı. Sadece baştaki harfi sona yazacaksın. Yani babanın isminin tersi" dedim. EMİN / MİNE. Zehra "E" harfini alıyor ve tamamen ters çevirip önce en sona onu yazıyor, sonra yine tersten gelerek NİME yazıyor. Ama E harfinin bakış yöne de ters bir şekilde. Bunu niye anlatıyorum biliyor musunuz? Belli bir yaşa kadar çocukların düz mantık gittiğini anlatmak için. Evet gerçekten şimdiki nesil çocukları bir harikalar. Hepsi bir profesör adeta. Ama ne olursa olsun onlar henüz çocuklar ve çocuk olarak düşünülmeli öyle hareket edilmeli. Verilen doğru eğitim, doğru yaklaşım onların bu meziyetlerinin üzerine çok büyük katkı sağlayacaktır.

Çocukla asla inatlaşmayın, asla kalbini kırıcı konuşmayın. Onu ikna edici, özellikle bol bol dinleyici olarak yanında olduğunuzu unutmayın. Doğru bir şekilde yaklaşılan her çocuk sevgiye olan açlığını doyuruyor. Sağlıklı ve zeki bireyler olarak büyüyor hayata karışıyor.  Bizim kuzu Zehra henüz 5 yaşında. Ama bize yaptıkları, söyledikleri ile bizi akıl tutulmasına uğrattığı çok oluyor.

Çevrenizdeki küçük çocukları, kendi çocuklarınızı, yeğenlerinizi, torunlarınızı iyi gözlemleyin. Onlarla kaliteli zaman geçirmeye özellikle çaba sarf edin. Çocukların yanında asla kavga etmeyin, yüksek sesle bağırmayın, kötü sözler söylemeyin. Ne kadar yoğun işiniz olursa olsun onu kenara itmeyin. Mutlaka onun da işin içinde yer alabileceği bir uğraş bulun ve her yaptığı için onu yüreklendirin.  Böylelikle hem siz stres olmayacaksınız, hem de o yalnızlığa itilmiş hissi duymayacak.

Çocuk yüreği ve sevgisi dünyadaki en saf ve bulunmaz muhteşem olgudur.
Seni çok seviyoruz Zehracık... Bu akşam müsadenle evime gidiyorum. Yarın görüşmek üzere tatlı baş yardımcımız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder