7 Ocak 2016 Perşembe

BUNDAN SONRA KİM TUTAR BENİ...


Yaşadığım en ilginç olayı anlatarak başlıyayım yazıma istedim.

Salı günü dışarı çıktığımda otobüse binmek durumunda kaldım. Akbil (istanbul toplu taşıma kartı). Eeeee? diyorsunuz değil mi? Bu kartı bastığımızda dijital olarak farklı farklı diditlemelerle ses çıkarır bizim otobüslerimizde. Sadece -yetersiz bakiye deme özelliğine sahiptir makina. Yetersiz bakiye sözünü duyduğunuzda bir anda kendinizi morarmış halde bulursunuz. Otobüs hareket etmişse başlarsınız dilenciliğe... Fazla akbili olan? Akbilinizi kullanabilir miyim acaba? gibi. Var olan vermek istemez, olmayan verememenin sıkıntısını duyar. Benimde çok az bir basımlık diye belirtmek ihtiyacı duyar. Ama çoğunlukla bir iki kişi çıkar kendi akbilini uzatır size. Sizde bir basımlık parayı uzatırsınız karşılığında. Bazısı alçakgönüllükle parayı almaz, kimisi de utanır almaz. Ama çoğunlukla alınır o para. Bu durumları toplu taşıma araçlarını kullanan biri olarak sık sık yaşadığımdan çok iyi biliyorum. Ben çoğunlukla öğrencilerden uzatılan parayı almam. Öğrencinin zaten kısıtlıdır parası varsın benim katkım olsun isterim. Bazen de benden almazlar ısrarla veririm. Şimdi ben de öğrenci olduğumdan indirimli kullanıyorum. Bu yüzden kolay kolay -yetersiz bakiye diyemiyor bana. 

İşte dün tam otobüse binip akbili cihaza dokundurdum ki cihazdan gelen boğuk kadın sesi birşeyler söyledi. Ben bir panik, -Ne diyon len sen diye sadece kendimin duyacağı şekilde mırıldandım. Bir yandan da -Eyvah yandım şimdi, nereden bulurum akbil dolum noktası? diye saliseler içinde düşüncelere daldım. Otobüs hem kalabalık uğultulu hem de ses boğuk geldiğinden ben anlayana kadar sustu haspam. -Haydaaa diyerek cihaza eğilip baktım bakiye mi yetersiz geldi? çekmedi mi? ineyim mi? derken gözlerim faltaşı gibi açık, gerilmiş bir halde yazanı okuyorum.

"Doğum gününüz kutlu olsun." altında 1.10 krş. yazıyor. O an anladım boğuk sesli kadın doğum günümü kutluyormuş meğer. Ay ben bir hoş oldum o faltaşı gibi açılan gözlerimin yerini şebek gibi gülümseyen ağzım aldı anında. Arkamı döndüm yürümeye başladım. Başkaları duymuşmudur acaba diye içimden geçse de yayvan yayvan  gülümseyerek geriye doğru ilerledim.  Farkında olmadan bir öğrencinin tepesinde dikilmişim, genç kalkıp yer vermeye yeltenince omzuna dokunup zahmet etme dedim. Bulutlardayım ya yol boyunca hem gülümsedim hem daldım gittim. Allahtan kısa mesafede indim. Sonra aklıma geldi madem doğum günümü kutluyorsun ey akbil bir güzellik yapıp niye yolculuk ücretini "bu da bizden sana hediye" diye almamazlık yapmazsın diye sitem ettim. Yaptınız bir hayır devamını getirin değil mi yani? 

Sonra bankaya uğrayıp kartıma para yükledim. Ay o da ne kartı taktım ekrana tüm banka çalışanlarının temsili resmi topluca gelmez mi? Benim doğum günümü kutlar halde doğum "günün kutlu olsun" yazısı üstte bana jest yapıyorlar. Heee dedim bir siz kalmıştınız zaten. Paramı yatırdım, kartımı aldım. Eee madem öyle insan küçük bir bonus puan vermez mi hediye olarak ey bizi her durumda şu parası bu parası diyerek kırpıp duran banka dedim içimden. Hoş kaşıkla verse kepçe ile zaten çıkardığından vermediğine şükrettim neredeyse. Bu kutlama pek sevimli gelmedi açıkçası. Sonra dönüp evime geldim. 

Sonra da telefon edenler, mesaj bırakanlar, facebook hesabımdan güzel kutlama mesajları gönderenleri gördükçe mutlu oldum. Eh ne de olsa 50. yaşımızı hayırlısı ile tamamlıyorduk. 
Ne mi yaptım bu yıl? En önemlisinden başlayayım bu yıl yeniden öğrenci oldum. Üniversite sınavına girip gayet başarılı bir biçimde sınavı kazandım. Çalışmaya devam ettiğim için mecbur açıköğretim Sosyoloji öğrencisi olmayı tercih ettim. Şu yeni film Nadide Hayat filmindeki gibi örgün öğretime gitmeyi inanın ben de çok istiyordum. Kısmet artık diyorum. (bu arada filmi hala izleyemedim. En kısa zamanda izleyeceğim mutlaka) İkinci önemli şey kilo verdim tam 10 kilo fazlalığımdan kurtuldum. Darısı vermek isteyenlerin başına. Yeni insanlar tanıyıp, yeni bir iş deneyimleme imkanı buldum. Sınırlı ve sayılı da olsa seyahat etme imkanı buldum. Yıllardır görmediğim arkadaşım Esin ile buluştuk. Benim için yine çok kıymetli olan Şenay'ımla 33 yıl sonra birbirimizi bulabildik, telefonla da olsa sesimizi duyabildik. Bunlar hızlıca aklıma gelenler. Bir de gözümle ilgili sıkıntı yaşadım bu yıl. Stres sonucu retina altına sıvı sızıntısı oluştu. Tedavi hala devam ediyor. İnşallah güzel sonuç alırız. Bundan da ders çıkardım elbette. 

Bu yıl biraz daha attım üstümdeki yükleri. O yükler ki çoğu kendi iyi niyetim sonucu üstüme yüklediklerimdi. Bu yıl hiç olmadığım kadar çocuk oldum. Bol bol şarkı söyledim, dans ettim, şiirler yazdım, hiç tanımadığım insanlara selam vermeye devam ettim. Bol bol sesli kahkalar attım. Yeni kitaplar okudum. Hayaller kurdum korkusuzca. Ama en önemlisi elalem diye nitelediklerimizi  kapımın dışına attım. Benim için artık bir önemleri yok. 

Eh bundan sonrada  çocuk kalmaya kararlıyım. Kimse kusuruma bakmasın büyümeye de hiç niyetim yok. Ben öyle ağır, hanım hanımcık, oturaklı yaşlı teyze olamayacağım. Şunun şurasında kalan ömrümü ertelediklerimi yapmaya ayırmak istiyorum imkanlar dahilinde. Şükürle uykuya dalıp şükürle uyanmanın huzurunu yaşamak istiyorum ömrüm oldukça.

Her ne kadar bol bol kırılsamda, bol bol incinsem de içimdeki sevgiyi bitiremeyecekler. Çünkü hala sevmeye değer, saygıya değer insanlar var hayatımda ve yaşamda. Bu yaşıma kadar elediklerimden hariç kalanlar ve bundan sonra hayatıma yeni katılacaklar olanlar için sevgim yeter diyorum. 

Bir kez daha hayatıma değer katanlara iyi ki yollarımız kesişmiş, iyi ki ellerimiz birbirine dokunmuş, iyi ki yüreklerimiz buluşmuş diyorum. Hepinize önce sağlık sonra huzur, mutluluk, bereket dolu uzun ömürler diliyorum. 

Kucak dolusu sevgiler...