16 Mart 2015 Pazartesi

AKLIMA GELMİŞKEN...





Kimbilir ne güzeldir dans etmek seninle
Yaslayıp da başımı uyumak göğsünün üzerinde
Ve uyanmak aydınlık sabahlara
Mis kokan çarşaflar üzerinde...






12 Mart 2015 Perşembe

YOĞUNLUĞUN ARDINDAN...

Uzun bir ara oldu bu sefer. Ama benim için pek de öyle değildi. Bu süreçte 2 tane yazıyı deftere yazdım. Gerçi tam bitmedi ama taslak olarak hazırlar. Sadece buraya geçirmek ve toparlamak gerekiyor.


Ancakkkk 3 yoğun mu yoğun hafta geçirdim. Üstelik ilk hafta yani karın en yoğun yağdığı hafta müthiş hasta halime bakmadan bir inat uğruna kalkıp yeni işime gittim. İnat diyorum da inat sadece kendime, hastalığıma inat. Dinlemedim hastalığımı. Gece komada sabah ise dişimi sıkarak yola koyuldum 3 gün. Benim bu inadıma karşılık hastalık da yenildi. Ama sıkıntı sadece bu değildi ki. İşi devredecek olan kişi ile de büyük bir savaş verdim. Tüm mızıldanmalarına, dırdırlarına, hatta kaba konuşmalarına karşılık susmayı tercih ettim. Konuyu yakından bilen ailem ve dostlarımın susma! demesine karşılık yeterki işi tam teslim alabilmek için sustum. 1 haftanın sonucunda benim farklı dil ile karşılık vermem ve sorduğu sorulara beklemediği yanıtlar vermem sonucu epey afallamış olarak geri adım atmak zorunda kaldı. Ya ben ne kadar zorlasam da asla bu insanların seviyesine inemiyorum. Elimde değil çirkefle çirkef olamıyorum. Aptalla aptal olamıyorum. Öyle salak gibi suratına baka kalıyorum. İçimden sadece bir insan bu kadar iğrenç nasıl olabiliyor diyorum. Bu kadar seviyesiz, insanlıktan nasibini almamamış nasıl olabiliyor diyorum. Jetonum mu köşeli yoksa nutkum mu tutuluyor bilemiyorum. Sonra kendi kendimi yiyip bitiriyorum. Neden bu insanlara katlanmak zorundayım diye? Hadi len gerizekalı neden diyemiyorum? Çünkü ben böyle bir terbiye almadığımdan. Edebi edebsizden öğrenin sözünü ilke edindiğimden. İşte bu sebeple buna katlandım ve dişimi sıktım. 

İşi devralıp tek başıma yola çıktığımın ilk haftasının sonucunda ise bambaşka bir durumla karşılaştım. Gördüm ki hala netleşmemiş birşeyler varmış meğer kafalarda. Sahte bir maske takınıp, ucuz söylemlerle işi toparlamaya çalıştıklarında da yüzlerine taktıkları maskelerin altındaki gerçek yüzlerini gördüm. Ki onlar bunun farkında bile değiller. Ama ben ne enteresandır ki bunu film gibi izleyebiliyorum. 3. haftanın sonunda kapıdan çıktığımda kararımı vermiştim. Geri dönmemek üzere evin yolunu tuttum.



 Eee bu kadar çilenin sonucunda eline ne geçti derseniz. Tekrar işsiz kalmamın haricinde aslında büyük bir kâr elde ettim. 1 yıldır uzak olduğum bir programı tekrar güncelleyerek kullanır hale geldim. Kendimi zorladığımda pek çok kişi için büyük bir sıkıntı olan durumlarla başa çıkabileceğimi görüp kendime olan güvenimi tazeledim. Korktuğum şeylerin aslında basit şeyler olduğunu keşfettim. Yani kısacası bu 3 hafta hem para kazandığım hem de kurs aldığım bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Bir de enteresan kişilik yapısındaki insanları yakından tanımış oldum. Kendi yapabilirliklerimi çek etmiş oldum.



3 haftanın sonucunda 2 günlük bir kaçamak yaptım kendimi toparlayabilmek adına. Deniz her zaman en büyük ilacımdır. Üzerimdeki negatif enerjiyi aldığı gibi beni başka boyutlara geçirir. Yine aynısını yaptı. Nasıl da sakin ve duruydu anlatamam deniz. Pırıl pırıldı dibi. Martılar ve köpekler yürüyüşüme eşlik etti. Kafamdan herşeyi çıkartıp attım. Köpeklerle konuştum, kedileri sevdim. Bol bol ciğerlerime deniz kokusu çektim. Sabahları tembellik yaptım. Yılların alışkanlığı her sabah erkenden uyanırım, Gün ışığı uyumama engeldir. Uyanmama rağmen yataktan çıkmadım 2 saat.

Ve nihayet eve geri döndüm. En çok Pia özlemiş sanırım. Sevinçten havalara uçtu. Elbette insanın evi gibisi yok. Ama nedense ev bana unutmaya çalıştıklarımı hatırlatıyor. Eh ne yapalım buna da katlanacağız. Çare yok. Elbet bu da geçecek. Neler geçmedi ki!...

Bu arada oğlum bir akşam dışarıda yemeğe çıkardı bizi. Uygur kökenli arkadaşı ile birlikte Uygur mutfağını tanıttılar bize. Bunu da başka bir yazımda anlatacağım. Harika bir deneyim yaşadım.

Şimdilik bu kadar. Tekrar yazıncaya kadar hoşça kalın, sevgi ile kalın. Ruhsuz, insanlıktan nasibini almamış insanlardan uzak durun. Eğer bir çıkar, menfaat beklentisine girmezseniz emin olun o maskelerin altındaki gerçek yüzleri sizler de görebilirsiniz. Cesur olmaktan ziyade korkusuz olun demiş Hilmi Işıkören yazısında. Ben cesur oldum şimdi artık korkusuz olma yolundayım.