18 Ekim 2014 Cumartesi

YOLLAR VE YAŞANANLAR

Annenin kaderi kızına çekmeyecek bu sefer inşallah. Ama kızım da benim gibi bavul elde gurbet yolcusu olacak. Tek farkla ben tek başıma 11 yaşında gittim gurbete o ise 18 yaşında :) Buradan yolumun kesiştiği tüm gurbet yolcusu arkadaşlarıma, dostlarıma selam olsun.

İlk okulu bitirdiğimde girdiğimiz 2 aşamalı sınav sonucu 6 yıllık devlet yatılı öğretmen okulunu kazandım. 11 yaşındaydım. İlk kez benim için alış veriş yapıldı. Bana özel şeyler alındı. Annem sadece beni alıp kapalı çarşıya götürdü. Yeşildirek, Eminönü... Annem her alacağı şey için dönüp bana;

-Ne dersin kızım? Beğendin mi? Alalım mı? dediğinde kendimi suçlu, mahçup hissettim. Dedim ya ilk kez benim için böyle masraflı alışveriş yapılıyor. Çünkü evin tekne kazıntısı olan ben ablalarımın kıyafetleri ile büyüyordum ne güzel. Annem de iyi terziydi üstelik.

Kocaman yeşil bir bavul aldık. 2 çift pamuklu pazen pijama takımı, yeni banyo havlusu, vs. vs... elimize verilen listede ne isteniyorsa hepsini aldık. Kırmızı küçük bir leğen de dahil. Sonra tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu almak için hastane maratonumuz oldu. Gittik geldik raporu tamamlayıncaya kadar. Hepsi bitti ve biz annem, babam bir de ben biletimizi alıp yola çıktık.

      
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=78173&start=10
                                                  Bir zamanların Topkapı otogarı
İlk kez şehir dışına çıkıyordum. İlk kez boğaz köprüsünü geçecektim. Ortanca ablam ben de gelmek istiyorum diye tutturdu. Babam hayır dedikçe o ağladı. Meğer sebebi biz geçerken köprünün ipleri koparsa biz denize düşer boğulurmuşuz, bir daha bizi göremezmiş. Bari ben de geleyim geride kalmayayım. :) Gelmedi tabi ki. Yıl; 1977. -köprü 1970 de açıldı-  Bolu'ya vardık uzuuuun bir yolculuktan sonra. O zamanlar öyle otomatik kapılı falan otobüsler yok. Sabah çıkılır akşama varılır Bolu'ya.


İşte böyle kapısını açmak için kolunu bastırıp açtığımız, kışın her yerinden rüzgar ala ala gittiğimiz, Bolu dağında mahsur kaldığımızda ayak parmaklarımızı hissetmediğimiz cinsten otobüsler vardı.

Biraz nostalji olsun bunlar da otobüs biletleri örnekleri :)

     

 



Babam ve annem mutlaka kalmışlardı ama ben ilk kez bir otelde kalıyordum. Ev gibi değildi, sadece küçük bir oda! Çok tuhaf gelmişti. Ertesi sabah erkenden okula gidip kayıt yaptırmıştık. Benim gibi Türkiye'nin her yerinden gelen bir sürü kız çocuğu... Son sınıf büyük ablalar kayıttan sonra bizleri annelerimizle birlikte alıp önce yemekhaneye, sonra yatakhaneye, sonra dolaphaneye oradan da bavulhaneye götürdü. Çamaşırhane, ütühane, banyohane tek tek gösteriliyor annelerin içini rahatlatmaya çalışıyorlardı. -Acaba rahatlıyorlar mı yoksa panik mi oluyorlardı? Hiç bilmiyorum çünkü bunu soracağım annem yok artık.  

                                                                                     en öndeki eşofmanlı kız.

İşte o kırmızı küçük leğen de çamaşırhane içinmiş öğrenmiş oluyorduk böylece. İlk çamaşırımızı büyük ablalar eşliğinde yıkadık. Nasıl yıkanacağını, nasıl asılıp kurutulacağını, nasıl ütü yapacağımızı tek tek gösterdiler bizlere. Banyo günü geldiğinde 1. sınıfları sırayla alıp tek tek anlattılar ne yapacağımızı. Tek kişilik yanyana kabinler halinde yıkanma yerlerimiz vardı. 15 dakika içinde yıkanıp çıkıyorduk. Sular kesiliyor diye bağırdımı nöbetçi abla küçüçük kurnada kalan sıcak su ile durulandın durulandın yoksa soğuk suya kalırdın. Üstelik 5 dakika içinde de temiz olarak boşaltman gerek sıradakiler için. Sınıf sıranı kaçırdın mı da giremezdin üstelik. 

Her yerde nöbetçilik kuralı vardı. Yatakhane nöbetçisi, yemekhane nöbetçisi, koridor nöbetçisi vs. Bunun haricinde temizlik nöbetçiliği vardı. Nöbetçi öğrenciler sabah temizliği yapar ilk etüde girmezlerdi. Tahta ve taş yatakhanelerin yerleri süpürülür, paspaslanır özenle. Koridor nöbetçileri koridorları süpürüp paspaslar. Bahçe nöbetçileri bahçeyi süpürüp yaprakları toparlar. 1. Etüdün sonunda her yer pırıl pırıldır. Yemekhane nöbetçileri kazanların başında hazır durumdadır. Temizlik nöbetçileri sabah etüdü dışında derslere ve akşam etüdlerine girerler ama koridor nöbetçileri ve yemekhane nöbetçileri 3 gün boyunca etüd ve derslere giremezlerdi. Bir de hafta sonu sınıf temizlik nöbetçisi olurduk. Sırası gelenler sınıf temizliğine katılırdı. Sınıf güzele süpürülür, sonra yerler ıslatılır ve yerlere kuru talaş serpilir. Sonra gelsin twistte gel dansı. Dans ederek yerlerin kirini temizlerdik. Talaş sayesinde tertemiz pırıl pırıl olurdu yerler. 

Kışlık palto, kazak, ayakkabı, önlük, çorap, okul kitaplarımız okuldan verilirdi. Kitaplar hariç hiç birini geri vermezdik yıl sonunda. Ama kitapları eksiksiz teslim etmek zorundaydık. Teslim kuponunu almazsak karnemizi alamazdık. Yırtık, karalı kitapları temizlemeden, onarmadan vermezdik. 

Tutma abla, tutma kardeş kavramını burada öğrendim. Büyük ablalar kendine yakın buldukları küçük sınıf öğrencilerine senin tutma ablan olmak istiyorum der, küçük sınıf öğrencisi de severek kabul ederdi. Bu bir devir teslim geleneğiydi. Biz de büyüyünce yeni gelen öğrencilerin tutma ablası olup her türlü sıkıntılarında yanlarında olmaya çalıştık. Büyükler küçüklere bu şekilde göz kulak olurdu bir yerde.

oturan soldan 3. kiz



Yatılı okul öğrencisinin en çok ihtiyaç hissettiği şey aile sevgisi. Bu gelenek sayesinde kocaman bir aile olup çıkmıştık biz. Uzun yıllar sonra bizden yıllar önce mezun olmuş büyük ablalarımızla bir araya geldiğimizde beni ilk kez gördükleri halde öyle sımsıkı sarılmaları bunun en güzel kanıtı olmuştu benim için. Oysa bu insanları hiç tanımıyordum. Sadece çok farklı zamanlarda aynı okulda okumuşluğumuz vardı ortak tek yanımız. Hala daha görüşüyoruz bir çoğu ile. 1934 yılında İzmir Kızılcullu'da kurulmuş sonra Bolu'ya taşınmış Kız Öğretmen okulumuz. Bizim girdiğimizden 1 yıl önce de adını Kız Öğretmen Lisesi olarak değiştirmişler. Son senemizde ise bize en büyük darbeyi okulumuzu kapatarak Turizm Otelcilik Meslek okulu yapmaları ile vurdular. 

Eğer ki işin içine siyaset girmemiş olsa idi eğitimin en mükemmelini alıyorduk okulumuzda. 1980 li yılların çirkin siyaseti öğretmen okullarının sonu oldu ne yazık ki. Bizi bize bıraksalardı, bizi gerçek öğretmenlere ve öğrenmeye aç öğrencilere bıraksalardı bu gün eğitim çok daha ileri düzeyde olurdu. Yapacakları tek şey pis ve kirli siyaset oyunlarına okullarımız üzerinden devam etmemekti. O tarafa çektiler gelmedik, bu tarafa çektiler gelmedik baktılar olmuyor kökten kapatalım gitsin dediler. 

Okulumuzda tarım, hayvancılık, arıcılık derslerimiz vardı. Küçük ama çok zengin bir kütüphanemiz, 2 katlı konferans salonumuz, Büyük güzel bir spor salonumuz vardı. Eski hocalarımızdan rahmetli Muhittin Fehmi Özgen hocamızın öğrencileri ile birlikte kurduğu hava Tahmin İstasyonu”, küçük “Rasathane”, “Mineral ve Taş Koleksiyonu”, “Fosil Koleksiyonu”,” Böcek Koleksiyon Dolabı”, “Herbaryum Dolabı” okulumuzun gurur kaynaklarındandı. Laboratuar salonunda bu kolleksiyonları tek tek inceleme imkanı bulmuştuk. Konferans salonu sergi odasında Mineral ve Taş koleksiyonunu yine tek tek incelemiş hayran olmuştum. 
Patates, soğan, yonca tarlalarımız vardı ve onlara tarım dersinde ekim, çapa yaparak kendi ürünümüzü yetiştirmeyi öğrenirdik. İstanbul doğumlu biri eline çapa almamış bir kız çocuğu için bunlar çok büyük tecrübeydi. Arı kovanlarımız vardı uzak durduğumuz, tavukhanemiz vardı. Döner sermayeye katkı için kesilip satılırdı. Temizleme işini genellikle çalışan görevliler yapsa da boş dersi olup da gürültü yapan sınıflara ceza olarak yaptırılırdı. Biz onu da eğlenceli hale getirirdik o başka.

Resim atölyemizde her türlü malzeme bulunurdu. Müzik sınıflarımızda mutlaka mandolinlerimiz, piyanomuz, sazımız olurdu. Mandolin zorunlu dersimiz olmakla birlikte piyano veya saz öğrenmek isteyen varsa müzik öğretmeni yardımcı olurdu. 

3 tane etüdümüz vardı. Sabah kahvaltı öncesi ilk 45 dk.lık bir etüd, diğerleri akşam yemeğinden önce ve yemekten sonra 45'er dk.lık 2 etüd daha. İster ders çalış ister kitap oku katılmak zorunlu. Nöbetçi öğretmen ara ara koridordan sınıf gürültüsüne göre gelip müdahale eder giderdi. 

Televizyonu ancak hafta sonu cumartesi akşamı izleyebilirdik. Yemekhane duvarındaki demirli dolabın kilidi açılır, herkes yerini önceden ayarlar ve türk filmi izlenir. Yılbaşı kutlamalarında çerez poşetleri, mandalinalar dağıtılır isteyen 12 ye kadar televizyon serbest kutlanırdı. Kantin lokali eğlence yerine dönüştürülürdü büyük ablalar tarafından. Gündüz TV izlemek izni sadece Şeker Kız Candy çizgi filmi için çıkmıştı. İzler hemen kapatırdık. 

Şubat tatili ve yıl sonu yaz tatili dışında evlerimize gitme durumu olmazdı. Ancak uzun bayram tatiline denk gelirsek belki giderdik. Bir de yatılı olmayan evci çıkan arkadaşlarımız vardı. Çok az da olsa erkek öğrencisi olan sınıflar mevcuttu. Bizim sınıfta hiç yoktu. Sonraki geçtiğim sınıflarda da olmadı. Ama yıllar sonra kendileri ile arkadaşlıklarımız oluştu. Erkek öğrencilerde evciydiler ve sayıları çok azdı. Ders bittimi okulda kalmaları yasak olduğundan hemen çıkıp giderlerdi. O zamanlar yaşadıkları sıkıntıları, sorunları biz ancak yıllar sonra öğrendik kendilerinden. Bizim sınıf olarak zaten iletişimimiz yoktu ama genel olarak da fazla iletişim kurmaya da izin verilmezdi. 800-900 kız öğrencinin içinde toplasan 20-25 tane erkek öğrenci. 

Yıllar sonra anladık ki sayısını bizim bile tam bilmediğimiz dünyanın her yerine yayılmış kız kardeşlerimiz, ablalarımız ve bir miktar abilerimiz var. Öyle geniş bir aile olmuşuz ki çocuklarımıza dünya kadar teyze ve dayı armağan edebiliyoruz. Hangi şehre gitsek, hangi ülkeye gitsek mutlaka bir kız öğretmenliye ulaşabiliyoruz. 

                                                               soldaki ben sağdaki şimdilerin deyimi ile kankim 

Uzun yıllar birbirimizin izini kaybettik. Ancak cesur yürekli bir avuç abilerimiz ve ablalarımız bir araya gelerek okul sitemizi kurmuşlar internet ortamında. İnternet'i kullananlarımız bir bir bulduk okul sitemizi ve birbirimizi. Kullanmayanlarımıza da birer birer eriştik bir şekilde. 

Kızımın yolculuğu bana kendi yolculuğumu hatırlattı. 

Sizlerinde bambaşka zamanlar bambaşka yolculuklarınız olmuştur. Veya yola devam ediyor   yada yeni çıkmışsınızdır yola. 

                     Yolun neresinde olursanız olun yolunuz hep aydınlık ve açık olsun...


                                                                                                              mavi mine çiceği (unutmabeni çiçeği)  Myosotis